- L -
lal : yakut gibi değerli ve kırmızı taş La-mekan :mekansız, mekansızlık; yersiz yurtsuz La-illa : yok-var leb : dudak leşker : asker leyl-ü nehar : gece-gundüz libas : giysi, elbise lika : yüz lutf u ala : bagış ve armağan
- M -
madrabaz : vurguncu malı saklayıp pahalılaşmasını sağladıktan sonra satan mağrıp (magrib) :batı mah : ay mahbub : sevgili (Hakk'a mabub olan sultan: Tanrı'nın sevgilisi Muhammed Peygamber.) mahbubluk çağı : sevilme çağı mahfil : oturulacak, görüşülecek yer, toplantı yeri; büyük camilerde hükümdarlara ya da müezzinlere ayrılmış, parmaklıkla çevrili yerden biraz yüksekçe yer. mah-ı taban : parlak ay; dolunay maksut : maksat, amaç, istek, dilek malamat (melamet) : azarlama, sitem etme, kınama (Dünya ve dünya heveslerini, değerlerini hor gören dervişlik.) manalar getirür : düşünülebilir mana gevherin : anlam cevheri ma'ni :. engel mar : yılan marifet : bilmek; tasavvufta, tasavvufla ilgili sözler ma'siyet : başkaldırma; suç işlemek, suç maşrık : doğu maşuk : sevgili matlub : istenilen, aranılan şey, alacak mazarrat : zararlar meal : amaç, anlam mecal : güç, kuvvet meddah : metheden, öven mekan : yer, durak mekkare : hileci, düzenci kadın meles : pamuktan yapılmış bez; keten gömlek menend : benzer, eş, gibi merek : dam, ahır, kulübe; samanlık Mervan : Emevı halifelerinden biri mestane : sarhoş, kendinden geçmiş gibi olan mestanevaş : sarhoş gibi, sarhoşçasına meşreb : su içilecek yer; huy, gidiş; neşe mevc :. dalga Mevla : sahip, Tanrı mevta : ölü mey-i aşe : aşk şarabı (Tanrı aşkı) meyyit : ölü mezahir : Tanrı'nın sıfatlarının belirdiği varlıklar micik : atılmış, bozuk yiyecek miftah : anahtar mihman : konuk, misafir mihnet : zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, bela mihr : güneş; taht, saltanat mihrican : sonbahar minber : camide imamın namaz kıldırmak için önünde durduğu oyuk yer Mi'raç : Merdiven; göğe çıkma mirimiran : beylerbeyi, eyalet valisi misak : and, yemin miskin : çok yoksul mişvar : tavır, hareket, gidiş miyan : bel; orta; aralık mizan : terazi; kıyamet günü sevaplarla günahların tartılacağı terazi muhabbet : Alevilik ve Bektaşilikte, tarikat adamlarının bir araya gelerek içki içerek, saz çalarak "deme" ya da "nefes" söyleyerek, "sema" ederek söyleşmeleri. muhal : olmaz, olamaz muhannes : alçak, namert, kötü insan muhannet : korkak, alçak, kadın gibi, kalleş muhbir-i sadık : sadık haberci muhib : seven, sevgi besleyen, dost muhtar : seçilmiş, hareketlerinde serbest olan mukim idim : çalışıyordum, duruyordum murg-ı can : can kuşu musahhar : ele geçirilmiş muti : itaat eden, boyun eğen, bağlı müflüslük : iflas etmiş olma hali müjgan : kirpik mülazim : bir şeyi gerekli bulan, birisine, bir şeye bir yere sürekli giden mülk-i lal : al ülke mü'min : iman etmiş, İslam dinine inanmış, Müslüman münafık : dıştan dindar içten kafir kimse; bozguncu münezzeh : kusurlardan, noksanlardan temizlenmiş, arınmış münkir : inkarcı, yadsıyan mürafaa (murafaa) : duruşma, yüzleşerek yargılama mürai : iki yüzlü mürg (murg) : kuş mürşid-i kamil : önder, kılavuz mürüvvet : insanlık, mertlik müstajrak : gark olmuş, dalmış, kaldırılmış, batmış, kendini bilmeyecek derecede dalgın, düşünceli mütevelli : bir vakıf malının yönetimiyle görevlendirilen kişi
- N -
naçar : çaresiz nadan : cahil, gerçek bilgisi olmayan, arif olmayan namlı namlı : öbek öbek, parça parça, bölük bölük nam-u şan : ad, ün, san nar : ateş, cehennem nas :insanlar, adamlar, halk Nasuh Paşa : Şam valisi; Hac yolundaki eşkıyaları temizlemiş, 1714'te asılmış, sanı "Osmanoğlu" naşi : ortaya çıkan, ötürü, dolayı, nedeniyle nay :ney nazar eylemek : bakmak nazil : inen necaset : pislik, insan tersi necat : kurtuluş nefes : Bektaşilerin, halk tasavvuf ozanlarının tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiir nekbet : uğursuz, ahlaksız Nemçe (Nemse) : Avusturya Nemrud : İbrahim Peygamberi ateşe attıran Babil Hükümdarı nesne : şey neva : ses, seda, makam, ahenk" name nevcivan : taze, genç delikanlı niam : nimetler nice : neden, nasıl nic'edeyim : nice edeyim, nasıl yapayım nigar : resim, resim gibi güzel sevgili nihan : gizli nisar : saçan, saçıcı niyabet : naiplik, vekillik niyaz : yalvarış, baş eğerek ağırlamak nun : Arap abcesinde bir harf (Harfin duruşu insan vücudunun eğilmesini andırır. Bu benzetmeyle çok sıkıntı, acı dile getirilmiş olur.) nuş etmek : içmek nüzul (nüzl) : nimet, kısmet, yiyim içim
|