Uranüs
Güneş sisteminde, Güneş'e uzaklık bakımından yedinci sırada yer alan gezegen. 1781'de İngiliz astronom William Herschel tarafından keşfedilmiştir.
Uranüs'ün kütlesi hemen hemen Yer'inki- nin 15 katı kadardır, hacmi ise Yer'in hacminin 50 katından daha fazladır. James Elliot ve öbür ABD'li araştırmacıların 1977'de gerçekleştirdikleri yıldız örtülmesi ölçümleri, 1,6-1,95 Ru aralığında keskin hatlı, ince, koyu renkli dokuz halkanın bulunduğunu ortaya çıkarmıştır (Ru, Uranüs'ün ekvatoral yarıçapı olan 26.000 km'ye eşdeğerdir). 1986'da gezegenin yakınından geçen ABD uzay sondası "Voyager 2" onuncu bir halkanın varlığını saptamıştır. Halkalardan üçü dairesel, öbürleri ise oldukça değişik dışmerkezlidir ve genişlik bakımından birbirinden farklıdır. Halkaların tümü, yaklaşık bir metre çapındaki koyu renkli kaya benzeri parçalardan oluşmaktadır. Bu malzemenin bileşimi henüz belirlenememiştir, ama astronomlar bunların siyah renkli, biçimsiz (amorf) bir polimerle karışarak bağlanmış kayaç kırıntılarından ve su buzundan oluşuyor olabileceğini düşünmektedirler. Halkalar arasındaki boşluklar, bol miktarda açık renkli toz tanecikleriyle doludur.
Halka sistemine ek olarak Uranüs'ün en az 15 uydusu bulunmaktadır. Beş büyük uydunun (Miranda, Umbriel, Ariel, Oberon ve Titania) çapı 310-1.600 km arasında değişir. Öbür uydular ise çok daha küçüktür ve gezegene en yakın uydu olan Miranda'nın yörüngesi içinde yer alırlar. Küçük uydulardan ikisinin, sırası gereğince epsilon olarak tanımlanan halkaya "çobanlık" yaptığı, küt- leçekimi etkisiyle bu halkanın malzemelerini bir arada tuttuğu sanılmaktadır.
"Voyager 2"nin gönderdiği veriler, Uranüs'ün çevresinde, Yer'in ve Satürn'ün çevresindekilerle karşılaştırılabilecek şiddette bir magnetik alanın bulunduğunu göstermiştir. Bu alanın içinde, Yer'inkinden daha yoğun bir ışınım kuşağı bulunmaktadır. Uranüs'ün magnetik alanının ekseni, gezegenin dönme eksenine yaklaşık 55° eğiktir. Öbür gezegenlerin magnetik alanlarının eğikliği dikkate alındığında bu değer oldukça büyüktür (örn. Yer'de bu değer ll°'dir). Güneş rüzgârının (Güneş tacından dışarı doğru fırlayan yüklü parçacıkların oluşturduğu akım) etkisiyle, Uranüs'ün magnetik alanı arkaya doğru (Güneş'ten öteye) uzun bir "kuyruk" yapar. Magnetik alan çok eğik olduğundan, kuyruk da neredeyse bir tirbuşon görünümü kazanmıştır.
Uranüs'ün magnetik alanından yayınlanan radyo sinyallerinin çözümlenmesine dayanılarak, gezegenin dönme periyodu yaklaşık 17,3 saat olarak saptanmıştır. Uranüs'ün dönme ekseni olağandışıdır; Güneş sistemindeki bütün öbür gezegenlerin dönme ekseni, yörünge düzlemlerine yaklaşık olarak dik iken, Uranüs'ünki yörünge düzlemi üzerinde yer alır.
Uranüs'ün, olasılıkla eriyik halde bulunan kayaç malzemelerinden oluşan ağır bir çekirdeği olduğu sanılmaktadır. Çekirdeğin çevresinde ise, su ile önemli miktarlarda metan ve amonyaktan oluşan, binlerce kilometre kalınlığında bir manto yer alır. Bu "okyanus"un sıcaklığı birkaç bin derece santigrat düzeyindedir, ama üstündeki atmosferin ağırlığından kaynaklanan devasa basıncın etkisiyle kaynamaz. Bu aşırı sıcak okyanusun elektriksel olarak iletken olduğu ve gezegenin magnetik alanını ürettiği sanılmaktadır.
Uranüs'ün atmosferi, okyanusun üzerinden katmanlar halinde binlerce kilometre yükseğe uzanır. Okyanus yüzeyine en yakın katmanın metan bulutlarından, daha üst katmanların ise temel olarak hidrojen ve biraz da helyumdan oluştuğu sanılmaktadır. Atmosferin üst kesiminin sıcaklığı yaklaşık -212°C'dir. Aşağı inildikçe sıcaklık yükselir. Jüpiter ve Satürn'de olduğu gibi Uranüs'te de bulut kuşaklan bulunur. Bu tür bir atmosfer bandı sisteminin sıcaklık farklılaşmalarından kaynaklandığı sanılmaktadır; yukarı doğru gerçekleşen atmosfer akıntıları yükseklerde açık renkli bulutları, aşağı doğru gerçekleşen akıntılar ise alçaklarda görece karanlık kuşaklara yol açar. Gezegenin atmosferinde, yaklaşık 25°-50° enlemleri arasında, Yer'deki fırtına bulutlarını andıran birkaç tekil bulut kümesi saptanmıştır. Ölçümler bu bulutların, gezegenin dönme doğrultusuyla aynı yönde, saatte yaklaşık 355 km hızla esen rüzgârlarca oluşturulduğunu göstermektedir. Bu rüzgârlara neyin yol açtığı ise henüz anlaşılamamıştır.
|