Nemmersdorf Katliamı

Nemmersdorf Katliamı veya Nemmersdorf Tecavüzü; 21 Ekim 1944'te, Kızıl Ordu işgali altında olan Doğu Prusya'daki bir Alman köyü Nemmersdorf'ta (günümüzde Mayakovskoye, Rusya) meydana gelen ve günümüzde mevcut olan verilere göre...

Başlatan: Maui - Güncelleme: 08 Mart 2022, 07:54:57 - Gösterim: 625

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nemmersdorf Katliamı


Nemmersdorf Katliamı veya Nemmersdorf Tecavüzü; 21 Ekim 1944'te, Kızıl Ordu işgali altında olan Doğu Prusya'daki bir Alman köyü Nemmersdorf'ta (günümüzde Mayakovskoye, Rusya) meydana gelen ve günümüzde mevcut olan verilere göre çoğu yaşlı, kadın veya çocuk olan en az 26 insanın öldürüldüğü ve iki kadının tecavüze uğradığı olaylardır. Olayların merkezinde, Wehrmacht ve Sovyet askerleri arasındaki çatışmaların ortasında kalan ve bir sığınaktayken Sovyet askerleri tarafından vurularak öldürülen 13 Nemmersdorflu vardı. Bunun yanında, köyün Kızıl Ordu tarafından ele geçirilmesi sırasında köy halkından olmayan bazı silahsız kişiler ve en az 6 Nemmersdorflu daha öldürüldü. Sivillerin ölümlerinin koşulları hâlâ tam olarak aydınlatılamamıştır ve olayların nasıl gerçekleştiği hakkında kesin bir görüş birliği yoktur, ancak 21. yüzyılda akademisyenlerin büyük çoğunluğu olayların bir Sovyet savaş suçu örneği olduğunu kabul etmektedir.

Kızıl Ordu'nun Nemmersdorf'tan çekilmesinin sonrasında; Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı, olayları Nasyonal Sosyalist rejimin çıkarlarına uygun bir şekilde "Bolşevik barbarlığının bir eseri" olarak yorumlamaya ve yansıtmaya çalıştı. Amaç, Alman halkının ilerlemekte olan Sovyet askerlerini zalim işgalciler olarak görmesini sağlayarak Kızıl Ordu'ya karşı direnmelerini sağlamaktı. Bu amaçla Nemmersdorf'ta ölmüş sivillerin fotoğrafları medyaya verildi ve tecavüz ile işkence gibi suçları rapor eden, doğrulukları hâlâ tartışılan raporlar basıldı. Ancak bütün bunlara rağmen, propaganda çabaları Almanya ve dünya toplumunu Kızıl Ordu'ya karşı savaşmaya motive etme hedefine ulaşamadı. Her ne kadar Nemmersdorf'taki olaylar kısa bir süreliğine Volkssturm'a gönüllü olarak katılanların sayısını arttırsa da, çok daha yüksek sayıda sivil olaylara panik ile karşılık verdi ve bölgeyi topluca terk etmeye başladı.

Batı Almanya'da Nemmersdorf, II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Doğu'daki Almanların yaşadıklarının bir sembolü hâline geldi. Nazi propagandasının bir parçası olarak katliam hakkında yazılan hikâyeler halk arasında yayıldı ve şu an mevcut olan kaynaklarla veya o zamanın Nazi propagandasıyla uyuşmayan tartışmalı görgü tanığı raporları medyada kesin doğruymuş gibi yer edindi. Alman Demokratik Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği'nde ise Nemmersdorf bir tabuydu ve halka hiçbir doğruluğu olmayan bir Nazi propagandasıymış gibi sunuldu. Günümüz Rus tarihyazımında Sovyet askerlerinin olaylara dair sorumluluğu hâlâ reddedilir. Olaydan onyıllar sonra Bernhard Fisch'in olay hakkındaki tüm rapor ve belgeleri derleyerek yaptığı çalışmalar sayesinde olayların halk arasındaki bilinirliği arttı ve uluslararası tarihyazımı olay hakkında daha kesin bir şekilde yazmaya başladı. Nemmersdorf olaylarının tarihyazımının ülkeden ülkeye yaşadığı büyük değişim, ilgili ülkelerin kamuoyunun savaşa dair olan tek taraflı bakış açısının ve kurban milliyetçiliğinin bir göstergesi olarak kabul edilir.

Ekim 1944'ün sonlarına doğru, Wehrmacht'ın işgal ettiği Sovyet topraklarının çoğu Kızıl Ordu tarafından geri alınmıştı. Haziran'da başlayan Bagration Harekâtı ile Alman askerleri Belarus'tan tamamen atıldı ve Ağustos'a gelindiğinde Sovyet askerleri Vistül ile Riga'ya ve Doğu Prusya sınırına ulaştı. Böylece, Sovyetler Birliği'nin 1941'deki istilasında Nazilerin elde ettiği kazanımlar geri çevrildi ancak yine de Nazi Almanyası'nın 1937'de sahip olduğu sınırlar geçilmedi. Harekâtın burada durdurulmasının sebebi, Sovyet ordusunun yaşadığı ve telafi edilmesi gereken yüksek kayıpların yanında aşırı uzun tedarik hatlarıydı. Harekâtta yer alan 10.000 kişilik tümenlerin bazılarında sadece 2.000 ila 3.000 asker kalmıştı. Geriye kalan askerler ve erzaklar, Alman toprakları içerisinde önemli kazanımlar elde etmek için yetersizdi. Ancak, Sovyet Genelkurmaylığı, Ekim Devrimi'nin 27. yıldönümünde Josef Stalin'e Kızıl Ordu'nun Alman topraklarına girmesi gibi önemli bir başarı bildirmek istiyordu. Bu sebeple, Ekim'in ikinci yarısında 1. Baltık Cephesi ve 3. Belarus Cephesi'nin Gumbinnen Harekâtı'nın bir parçası olarak Doğu Prusya'nın kuzeyindeki Alman birlikleri yenerek Doğu Prusya'yı istila etmeye başlaması planlandı. Fakat Kızıl Ordu, diğer daha küçük etkenlerin yanında İvan Bagramyan altındaki 1. Baltık Ordusu'nun Neman'da ilerlemeyi durdurması ve nehri geçmemesi nedeniyle, 4. Ordu'ya karşı başarılı olamadı. Sovyet ordusu ancak 150 kilometre (93 mi) kadar ilerleme katedebildi. Sadece 11. Muhafız Ordusu Doğu Prusya topraklarına girmeyi başarabildi ve 21 Ekim 1944'te Gumbinnen'e ulaştı, orada 4. Ordu ile karşılaştı ve aralarında şiddetli çatışmalar geçti.

Kızıl Ordu askerlerinin Alman topraklarına girmesi ile askerlerin birçoğu Almanlardan intikam alma arzusu beslemeye başladı. Askerlere daha önceden aşılanmış olan Sovyet propagandası, "Faşist çocuk katilleri ve cellatlarından merhametsizce intikam alın" gibi intikamı teşvik eden sloganlarla doluydu.

Angerapp nehri üzerindeki geniş bir bölgede üzerinden araç sürülebilen tek beton köprüye sahip olması nedeniyle, Nemmersdorf büyük bir stratejik öneme sahipti. Nemmersdorf'un içindeki köprüden sonra köye üzerinden tankların geçirilebileceği en yakın köprü 6 kilometre (3,7 mi) güneydeki Sabadschuhnen'de, en yakın ikinci köprü ise suyun kaynağına doğru 26 kilometre (16 mi) kuzeydeki Darkehmen'deydi. Bu önemli konumunun Nemmersdorf'a kazandırdığı tek şey askerî önemi değildi: 20 Ekim 1944'te, Kızıl Ordu'nun ilerleyişinden kaçmak amacıyla Gumbinnen Ortsbauernführer'i Fritz Feller ve bölgenin yönetim kadrosunun diğer üyeleri, nüfusu tahliye etmeye karar verdiler. Böylece Angerapp'ın doğusunda yer alan 20 köyün sakinleri batıya göç etmek zorunda kaldı. Bölgedeki yolların biri hariç hepsi Nemmersdorf üzerinden geçiyordu, bu sebeple mültecilerle dolu birçok araç köprüyü kullanmak istedi ve köye yaklaşan Kızıl Ordu'dan çekilen Alman askerî araçlarının da etkisiyle köprüye giden yolda bir trafik sıkışıklığı meydana geldi. Wehrmacht'ın neden köprüyü havaya uçurup Sovyet askerlerinin köprüden geçmesini engellemediği belirsizdir. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, 19 Ekim'i 20 Ekim'e bağlayan gece Alman askerleri köprüye bomba döşediler. Bernhard Fisch; köprünün patlatılmamasını, köprüyü patlatmakla sorumlu olan askerlerin köprüyü kullanmayı umut eden Alman mülteci kafilelerinin farkında oldukları için bombaları infilak ettirmemesiyle açıklar. Köprüye giren yolda meydana gelen trafik sıkışıklığının açılmasını araçlarında bekleyen mültecilerin birçoğu, sabırsızlık ve korku nedeniyle araçları ve diğer mal varlıklarını geride bırakıp köprüyü yürüyerek geçtiler.

Sovyet kayıtlarına göre; köprünün girişi Wehrmacht tarafından iki siper, anti-tank engelleri, dikenli teller ve makineli silah yuvaları ile korunuyordu. Kızıl Ordu ise Nemmersdorf'a on makineli silah, dört kamyon ve 150 asker ile girdi. 21 Ekim sabahı saat 6.30 civarında, keşif kolu ve ardından 11. Muhafız Ordusu'nun 2. Muhafız Tank Kolordusu altındaki 25. Tank Kolordusu 2. Taburu'na ait tanklar mülteci kafilelerinin hâlâ sıkışmış bir durumda beklediği köprüye ulaştılar. Bölgede hava çoktan aydınlanmıştı, ancak yoğun bir sis vardı. Sovyet tankları, ilk olarak köprünün önünde ve üzerinde bekleyen araç kalabalığının arasından geçmek zorunda kaldı. Mültecilerin araçlarının kalabalıklığı ve sıkışıklığının yanında; bunu yapmayı zor kılan bir diğer şey de, mültecileri taşıyan otobüslerin birçoğunu kullanan Polonyalı savaş tutsaklarının, 1939'da ülkelerini istila etmiş olan Kızıl Ordu'ya bağlı askerleri gördüklerinde araçları üzerlerine sürmesiydi. Saat 7.30 civarında Kızıl Ordu köprünün kontrolünü sağladı ve 8.00 civarında kuzeybatı Nemmersdorf'taki Pennacken'e kadar olan bir bölge içinde ilerledi.

Sovyet işgali

Kızıl Ordu köyü kontrolü altına aldığında, Nemmersdorf'un 637 kişilik nüfusunun çoğu çoktan köyden kaçmıştı. Atlara veya araçlara sahip olmayan, hasta ve yaşlı köylüler ise köyde kaldı. Köyde kalan sakinlerin sayısı büyük ihtimalle onlarcaydı, bunların yanında Angerapp'ın doğusunda kalan köylerden gelen bazı mülteciler de köyde konaklıyordu. 21 ve 23 Ekim 1944 tarihleri arasında Nemmersdorf'ta yaşanan olayları anlamak ve yazmak, olaylar hakkındaki görgü tanığı raporlarının azlığı nedeniyle zordur. Mevcut olan raporların çoğu da olayların yaşandığı tarihten uzun süre sonra hazırlanmış veya üçüncü şahıslar tarafından sözlü olarak iletilmiş raporlardır. Üstüne üstlük raporların bazılarının yazarlarının Nazi Partisi'ne yakın olması da güvenilirliklerine şüphe düşürmektedir. Bernhard Fisch; adıyla bilinen görgü tanıklarının raporlarının çoğunlukla güvenilir olduğunu, ancak bazı konularda duygusal yönlerinin ağır bastığını ve bu yüzden bilgilendirici yönlerinden ödün verdiklerini belirtmektedir. Fisch tarafından güvenilir sayılan başka bir rapor ise, köyde görev yapmakta olan ve başlangıçta isimsiz olmasına rağmen 1956'da ilk kez Fritz Leimbach adıyla alıntılanan bir polis memuruna ait bir görgü tanığı raporudur. Rapor şöyle bir olaydan bahseder:

"    Bir kadın, savaşın gürültüsü yaklaşırken iki çocuğuyla birlikte köyden kaçmaya çalışıyordu. Bir Wehrmacht tankının önüne çıktı, mürettebattan kendilerini köyün dışına bırakmasını istese de tank onu solladı ve durmadı. Ancak, kısa süre sonra, kadını farkeden bir Rus subayı onları zırhlı arabasına aldı, köyün dışına bıraktı ve iyi bir Almanca ile onları yoldaşları hakkında uyardı.    "

Nemmersdorflu ressam Johannes Schewe, savaştan sonra anlattıklarına göre, 21 Ekim sabahında evine dönmek için Nemmersdorf'a döndüğünde Sovyet askerlerini atlatmayı başardı. Daha sonra Almanca konuşan bir Sovyet subayı tarafından sorgulandı, ancak sonunda köyden ayrılabildi. Başka bir görgü tanığı olan Gerda Meczulat'a göre, köprüye giden mülteciler tarafından kullanılan yollar Sovyet askerleri tarafından arandı ve 21 Ekim'de öğleden sonraya doğru, mültecilerin geride bıraktığı eşyalar yağmalandı. Nemmersdorf'un Kızıl Ordu tarafından ele geçirilmesi sırasında; tankların atışlarından korkan 14 sivil, köyün güneyinde yer alan bir suyolundaki çatlakta inşa edilmiş geçici bir sığınağa sığındı. Bu 14 sivilin arasında Gerda Meczulat da vardı. Birkaç saat sonra etrafın sakinleşmesi üzerine, Gerda'nın babası Eduard ve başka bir Nemmersdorflu olan Karl Kaminski, kahve ve battaniye almak için evlerine gitti. Eduard'ın üzeri Kızıl Ordu askerleri tarafından aranıp evine girmesine izin verildi, ancak Kaminski'ye aynı izin verilmedi ve sığınağa eli boş dönmek zorunda kaldı. Aynı gün öğleden sonra, Sovyet askerleri sığınağı fark ettiler. Sovyet askerleri Eduard ile konuştular, ailenin el bagajlarını aradılar ve çocuklarla oynadılar. Akşama doğru sığınağın önünde üst düzey bir subay belirdi, bundan kısa süre sonra subay ile başka bir asker arasında bir tartışma çıktı. Bunun üzerine, sivillerin sığınaktan çıkmaları emredildi ve sığınağın çıkışının önünde kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldüler. Sadece, ağır bir şekilde hasta olan Gerda Meczulat ayakta duramayıp yere düşmesi sayesinde hayatta kaldı. Sovyet askerleri tarafından yerde yatarken kurşunlandı ancak kurşunlar hayati organlarını ıskaladı ve Gerda'ya ölümcül bir yara vermedi. Gerda, sonraki gün Wehrmacht askerleri tarafından bulunduğunda önce Ostróda'ya ve daha sonra Neuruppin'de bir hastaneye götürüldü.

Eşi Margot'un anlattığına göre, saat 7.00 civarında Nemmersdorf belediye başkanı Johannes Grimm'in Schrödershof'te yer alan evinin önünden mültecilerin at arabalarının ve diğer araçlarının oluşturduğu bir kafile geçiyordu. Kafile kısa süre içerisinde Sovyet askerleri tarafından durduruldu, ve sadece kafilenin en önündeki araç tüfek atışları altında kaçmayı başardı. Askerler mültecileri araçlarından inmeye zorladılar ve üzerlerini aradılar. Erkeklerin kol saatleri yağmalandı ve daha sonra, Johannes yakındaki bir kiliseye götürülüp orada vuruldu. Margot, zorla çalıştırılan Polonyalı işçiler tarafından gizlendi ve Polonyalı bir kadın işçi gibi giydirildi, böylece kocası gibi öldürülmekten kurtuldu. Bunların yanında bir toplum sağlığı hemşiresi de Sovyet askerleri tarafından dövüldü ve ağır yaralandı. Kızıl Ordu'nun farklı askerlerinin sivillere yönelik tavırları arasındaki büyük farklar hem Nemmersdorf'ta hem de civar köylerde mevcuttu: 22 Ekim'de, Nemmersdorf'un güneybatısındaki Tutteln köyünde Sovyet askerleri sivilleri silah atışlarından korumak için bir sığınağa götürdü. Köprünün doğusunda kalan Eszerischken'de; köyü aynı gün ele geçiren Kızıl Ordu askerleri başlangıçta köyün yerlilerine karşı dostça davrandı, ancak daha sonra iki Kızıl Ordu askeri köydeki genç bir kadına tecavüz etti. 23 Ekim Pazartesi günü; görgü tanıklarına göre, askerler köyün tüm sakinlerini kurşunlamayı planladılar, ancak zorla çalıştırılan Polonyalıların protestosu üzerine vazgeçtiler. Nemmersdorf'un işgali sırasında belediye başkanının öldürülmesi ve sığınak katliamının dışında bazı diğer cinayetler de işlendi. O zamanda Kızıl Ordu'nun kontrolünde olan köprüden geçmeye çalışan iki Eszerischkenli mülteci kadın, Sovyet askerleri tarafından vurularak öldürüldü. Suyolundaki çatlakta inşa edilmiş olan sığınakta gerçekleştirilen katliamdan sonra, aynı sığınakta sığınmaya çalışan ve daha önce öldürülenlerle bağlantısı bulunmayan 2 sivil öldürüldü. Bunların yanında; Bernhard Brosius, Berta Aschmoneit, dul bir kadın olan Hilgermann ve Wagner çifti gibi diğer birçok sivil Sovyet işgali sırasında öldürüldü.

Burada listelenen kurbanlara ek olarak; Nemmersdorf'taki Sovyet işgali sırasında ölen, ancak nerede ve nasıl öldükleri kesin olarak tespit edilemeyen başka potansiyel kurbanlar da vardır. Bunlara Berta Aschmoneit'in kardeşi ve Eszerischken'den gelen başka bir işçi kadın örnek verilebilir. Herta ve Margitta Brandtner isimli bir çift de Schameitschen'den Nemmersdorf'a kaçarken Sovyet askerleri tarafından vurularak öldürülmüş olabilir. Matzutkehmen'den gelen Friedrich (1868 doğumlu) ve Matilde Rossian (1875 doğumlu) bir çiftin ve Augstupönen'den gelen Bahr adlı bir adamın da Kızıl Ordu kontrolü altındaki göç yolları üzerinden geçerken kaybdoluğu rapor edildi. Bunların yanında, görgü tanıklarına sahip olmayan ve bu yüzden kasten öldürülüp öldürülmedikleri tespit edilemeyen bazı kurbanlar da mevcuttur. Sivil nüfus arasında; askerlerin kasıtlı olarak sebep olmadığı, örneğin Wehrmacht veya Kızıl Ordu tarafından ateşlenen tank mermilerinden kaynaklanan ölümler mümkündür. Ancak savaş sonrası Batı Alman edebiyatında olayların bu tür bir yorumlaması, sivillerin Sovyet askerleri tarafından kasten öldürüldüğü tezini koruyabilmek amacıyla genellikle görmezden gelindi.

Fisch'in güvenilir olarak tanımladığı görgü tanığı raporlarına göre, Nemmersdorf'un işgali sırasında Kızıl Ordu askerleri tarafından öldürülen sivillerin sayısı 30 kadar yüksektir. Wehrmacht subayları Hans Hinrichs ve Karl Fricke'nin raporları ise, Nemmersdorf'ta öldürülen ve çoğu yaşlı, kadın veya çocuk olan 26 sivili tanımlayabildi.

21 Ekim akşamında Insterburg'daki Wehrmacht askerî birlikleri alarma geçirildi. 22 Ekim gecesi, Üsteğmen Louis Rubbel ve Feldwebel Helmut Hoffmann tarafından komuta edilen 100 asker köye batıdan saldırdı. Köyün güney tarafındaki Angerapphöhe'ye kadar ilerlemeyi başardı, bu sırada 1. Paraşütçü-Panzer Tümeni Hermann Göring'in parçası olan birimler de köye kuzeybatıdan girdi. 22 Ekim'deki birkaç çatışmanın ardından, 23 Ekim'de saat 2.30 civarında, Kızıl Ordu Nemmersdorf'tan çekildi.

Kızıl Ordu'nun çekilmesi, Alman askerleri tarafından ancak 6 ila 8 saat sonra farkedildi. Helmut Hoffmann, ve Hermann Göring tümeninin bir parçası olan asker Harry Thürk, bunun ardından köyü inceleyen ilk Almanlardı. Ortsbauernführer Fritz Feller, Kızıl Ordu askerlerinin köyden çekildiğini öğrenir öğrenmez Nemmersdorf'a gitti. 23 veya 24 Ekim'de Heinrich Himmler'in özel doktoru ve korgeneral Karl Gebhardt köye ulaştı. 25 Ekim'de ilk resmî Geheime Feldpolizei müfettişleri köye geldiğinde, çok sayıda Schutzstaffel (SS) ve NSDAP üyesi çoktan köye varmıştı. Bunun yanında köyde Ordu Grubu Merkez ve Luftwaffe'nin gönderdiği muhabirler de bulunuyordu.

Nemmersdorf'a giren Wehrmacht askerlerinden biri olan Günter K. Koschorrek, "Kan Kırmızı Kanlar" isimli kitabında, masum kadınlara, çocuklara ve ihtiyarlara yapılan "dehşet verici zulmü anlatmaya çalışmanın midesini bulandırdığını" söyleyerek Nemmersdorf'ta Kızıl Ordu tarafından sivillere karşı işlenen suçları gördüğünü rapor etti.

Günümüzde; çekilme sonrasında Nemmersdorf'u ilk görenlerden olan Hoffmann, bir Geheime Feldpolizei memuru, Thürk, Hinrichs ve Fricke'nin görgü tanığı raporları mevcuttur. Diğerleri Nemmersdorf'ta gördüklerini yazarak kaydederken, Hoffmann, yaklaşık 65 yıl sonra Bernhard Fisch ile yaptığı bir röportajda gördüklerini anlattı. Bu raporların hepsi, hem kurban sayısı hem de katliamın diğer özellikleri konusunda çoğunlukla uyumludur. Tanıkların hepsi, suyolundaki çatlakta inşa edilmiş olan sığınakta, köy meydanının doğusundaki evlerde ve köprüde öldürülmüş siviller gördüklerini rapor etti. Nemmersdorf'ta tecavüz vakalarının yaşandığı konusunda raporlar çoğunlukla hemfikirdir, ancak bu tecavüzlerin sayısı konusunda farklı veriler verirler. Yerel polisin 25 Ekim 1944 tarihli raporuna göre şehirde Kızıl Ordu askerleri tarafından sadece iki tecavüz vakası gerçekleştirildi. Geheime Feldpolizei tecavüz vakaları olup olmadığını özellikle incelemese de en azından köprünün yakınındaki bir kadına tecavüz edildiğini yazdı. Bunun yanında, Hoffmann hiçbir tecavüz izine rastlamadığını rapor etti. Köyde bulunan cesetler, sıcak nedeniyle en başta müfettişler tarafından köy mezarlığında açılan bir toplu mezara gömüldü. Cesetler daha sonra mezarlarından çıkarıldı ve incelendi, ve Geheime Feldpolizei cesetlerin 13 kadın, 8 erkek ve 5 çocuktan oluştuğunu rapor etti. İncelemeden sonra cesetlerin fotoğrafları çekildi. Fotoğraflar için cesetlerin ne kadar manipüle edildikleri belli değildir. Eğer bu fotoğraflar daha sonra Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı tarafından yayınlananlar ile aynıysa, fotoğraflar için en azından kadın kurbanların cesetlerinin etekleri ve iç çamaşırları indirildi. Kaynaklar çelişkili bilgiler verdiği için ölüleri kimin inceleyip teşhis ettiği de belli değildir. Bu kişi muhtemelen Insterburg'da hemşire olarak çalışan bir Nemmersdorflu olan ve ebeveynleri ile diğer köylüleri ve kurbanları tanıyan Gertrud Hobeck idi. Darkehmenli olan Grete Waldowski ise cesedinin ceplerinde olan kimlik belgesi sayesinde tanımlanabildi. Günümüzde cesetlerin nerede olduğu da belirsizdir: Günümüz Mayakovskoye'sinde katliamın kurbanlarına ait toplu veya bireysel bir mezarı gösteren hiçbir mezar taşı yoktur. O dönemde açılan toplu mezarın konumunun tespit edilmesini sağlayacak bir fotoğraf da bulunmamaktadır. Herhangi bir mezar taşı veya işaret olmadan kurbanların gömülmesi, II. Dünya Savaşı'nın sonları için dahi alışılmadık olurdu. 1945 baharında bile, savaşta ölen askerlerin mezarlarına üzerlerinde yazılar yazan mezar taşları veya haçlar dikiliyordu.

Çatışmaların ardından köyün aldığı hasara dair farklı raporlar vardır: Thürk'e göre köy neredeyse hiç zarar görmedi. 27 Ekim 1944'te genç bir asker olarak köyü inceleyen Bernhard Fisch, gördüğü kadarıyla batı Nemmersdorf'un tamamen sağlam olduğunu anlattı. Frizt Feller de köyün batı tarafının sağlam olduğunu rapor etti, ancak daha sonra yaptığı bir ziyarette köyün diğer kısımlarının üçte ikisinin yok edildiğini yazdı. Eskiden Nemmersdorf yerlisi olan kişilerin sonraki yıllarda yaptıkları açıklamalar ise birkaç yıkılmış ev ile köyün tamamen imha edilmesi arasında değişiyor. Raporlardaki bu tutarsızlıkların sebebi, Sovyet askerlerinin sivillere yönelik tavrının köyün farklı taraflarına göre değişmesi ve yerlilerin sadece kendi yaşadıkları kısma tanıklık etmesi olarak açıklanabilir. Başka bir açıklama ise; Nemmersdorf civarındaki köylerde olduğu gibi, köyü inceleyen heyetler geri çekildikten sonra, köyün yakından geçen askerler tarafından harap edilip yağmalanmış olma olasılığıdır.
Kerem imza


Deli tarafıma denk gelmeyin, zira orada ben bile hükümsüzüm...

Benzer Konular (2)

7117

Yanıtlar: 0
Gösterim: 139

Clicky