Kartaca, çoğunlukla 'Dido' adıyla bilinen Fenikeli Kraliçe Elissa tarafından MÖ 813 civarında kuruldu; bununla birlikte, Büyük İskender'in MÖ 332 yılında Tyre/Sur kentini yıkmasının ardından kent yükselişe geçti. Günümüzde Tunus sınırlarında kalan şehre, kuruluşunda, yakınlardaki eski Fenike kenti Utica'dan ayırt etmek için Kart-Hadaşt (Yeni Şehir) adı verildi. Yunanlar şehri Karkedon diye adlandırdılar; Romalılarsa bu ismi Kartaca haline getirdiler. Başlangıçta, sahildeki küçük bir limandan ibaret olan ve sadece Fenikeli tüccarların gemilerine tedarik sağlamak ve tamiratlar yapmak için bir durak olarak kurulan Kartaca, Roma'nın yükselişinden önce Akdeniz'in en güçlü şehri haline geldi.
EFSANELERE KONU OLAN KURULUŞ
Antik dünyadaki büyük şehirlerin ayrıntılı kuruluş efsanelerine sahip olması olağandışı bir durum değil, Yunan ve Romalı tarihçilerin Kartaca hakkında da bir hikayesi var; bu hikaye, günümüzden 2 bin 800 yıldan fazla bir süre önce başlıyor.
Efsaneye göre, Kartaca kenti Kraliçe Elissa tarafından kuruldu; kendisi, Fenikelilerce kurulan ve günümüzde Lübnan sınırlarında bulunan Tyre kentinin kraliçesiydi. Babasının ölümünün ardından, o ve kardeşi Pygmalion, birlikte tahta çıktılar. Bu yönetim biçimi, sorunları da beraberinde getirdi ve Pygmalion yaşanan anlaşmazlıklar sonunda Elissa'nın kocası rahip Acherbas'ın idam edilmesini emretti.
Bu olayın ardından tahttan çekilen Elissa, küçük bir grup yerleşimciyle birlikte yaklaşık 2 bin 300 kilometre batıya yelken açarak şehri terk etti. Yerel bir yönetici olan Iarbas adında bir adam, Kartaca'da ancak bir öküzün kaplayacağı büyüklükte bir alanda yerleşim inşa edebileceklerini söylediğinde, yeni gelenler bir öküzü inanılmaz derecede ince dilimlere ayırdılar ve çok geniş bir alana yayarak büyük bir yerleşim kurmaya hak kazandılar.
Arkeologlar MÖ dokuzunca yüzyıla tarihlenen hikayelerdeki Kartaca'nın ilk kalıntılarına henüz ulaşamasalar da bilim insanları büyük ölçüde efsanevi olan bu hikayeyi dikkate alma eğilimindeler. Bununla birlikte, bu efsane büyük ölçüde Yunan ve Roma kaynaklarından günümüze ulaşmış ve aslında Kartacalıların bu hikayeye inanıp inanmadıkları konusunda bir bilgiye sahip değiliz.
TÜCCARLAR İÇİN GÜVENLİ BİR LİMAN
MÖ 332'de büyük ve müreffeh Fenike kenti Tyre, Büyük İskender'in istilasına uğradıktan sonra, kaçmayı başaranlar tüm zenginlikleriyle birlikte Kartaca'ya sığındılar. İskender'in canını bağışladığı birçok kişi hayatlarını satın alacak kadar zengin oldukları için, bu mülteciler şehre önemli bir ekonomik katkı sağlamıştı ve Fenike ticaretinin yeni merkezi olarak Kartaca seçildi.
Bu göçle birlikte daha da güçlenen Kartacalılar yerli Afrikalıların bir kısmını bölgeden sürdü, birçoğunu köleleştirdi ve diğerlerini haraca bağladı. Zamanla, ordularının saflarını güçlü süvari birlikleriyle takviye edecek olan komşu Numidya kabileleriyle bir iş ilişkisi kurdular. Kıyıdaki küçük bir kasabada doğan şehir, kilometrelerce alanı kaplayan muazzam konutlarıyla zenginlik ve ihtişam içinde büyümeyi sürdürdü. Yüz yıldan daha kısa bir süre içinde, Kartaca, Akdeniz'in en zengin şehri haline geldi. Aristokratlar saraylarda, daha az varlıklı olanlarsa mütevazı ama güzel evlerde yaşıyordu; düzenli biçimde toplanan haraç ve vergiler, ticarette kazançlı bir sistem kuran şehrin zenginliğini gittikçe artırdı.
Kartaca'nın dillere destan limanı, yarım daire biçimindeki surlar içine inşa edilen 220 rıhtım ve heykellerle süslenmiş pırıl pırıl sütunlarıyla, muazzam bir görünüme sahipti. Kartacalı ticaret gemileri her gün Akdeniz'in dört bir yanındaki limanlara yelken açarken, bölgenin en azametli deniz gücü onları güvende tutuyor ve yapılan fetihler ticaret ve hammadde kaynakları için yeni bölgeler ele geçirilmesini sağlıyordu.
Kartaca yavaş yavaş bir koloniden yeni bir imparatorluğun başkentine evrilmişti. Kent, MÖ 7'inci yüzyılda kendi kolonilerini kurarak ve Afrika'daki topraklarını genişleterek arazi ve güç anlamında büyürken, aşamalı biçimde Tyre'den bağımsızlık talep etmeye başladı. Tyre, MÖ 6'ncı yüzyılın başlarında Babilliler tarafından fethedildikten sonra, Batı Akdeniz'deki Fenike kolonileri Yunan rakiplerine karşı koruma ve destek için yüzlerini güçlü Kartaca'ya döndüler. Utica ve Gades (Kadis) gibi eski Fenike kolonileri, Kartaca'ya antlaşmalar yoluyla bağlandı.
Kartaca'nın müttefiklerine yaklaşımı Roma tarafından geliştirilen siyasetlerden farklıydı. Roma'nın müttefikleri, kendilerine Roma tarafından vatandaşlık hakları tanınarak ve hatta vatandaşlık verilerek kademeli olarak entegre edildikleri bir savunma örgütüne katılırken, Kartaca daha gevşek bir yapı kurarak sosyo-ekonomik bir konfederasyon kurmayı tercih etti. Diğer kentlerden alınan vergiler, Kartaca'nın filosunu finanse etmek ve paralı askerlere ödeme yapmak için kullanılıyordu.
Yunan komşuları ve Libyalı topluluklarla kapsamlı temaslarına rağmen, Kartacalılar Pön dilini, Fenike lehçesini ve İbranice'yle bağlantılı Semitik bir dili kullandılar. Kartacalılar ayrıca, bebeklerin Baal Hammon'a ve eşi Tanit'e kurban edilmesi de dahil olmak üzere, uzun zamandan beri Tyre'de ve Levant'ın diğer Semitik krallıklarında terk edilmiş farklı gelenekleri korudular.
Bir Pön koalisyonunun lideri olan Kartaca, Roma'yı altıncı yüzyılın sonlarına kadar kontrol eden Etrüskler ile Yunanlara karşıtı ittifaklar kurdu. Zira onlar da Doğu Akdeniz'de Yunanları fethetmek için uğraşıyorlardı. Birleşen Doğulu Yunanların MÖ 480'de Salamis'te Pers Kralı Xerxes'in filosunu bozguna uğrattığı gün, Batılı Yunanlardan oluşan bir koalisyonun Sicilya'nın Himera kentinde bulunan bir Kartaca filosunu da bozguna uğrattığı aktarılır. Bu tarihsel tesadüf neredeyse kesinlikle daha sonra yaratılan bir uydurma olsa da Antik Çağ'da Doğu ve Batı Akdeniz'de yaşanan olaylarla ilgili büyük bir anlatının parçası olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Himera'da yaşanan yenilgiden sonra, Kartacalılar Sicilya'daki Yunanlarla açık çatışmalardan kaçındılar; bunun yerine Afrika'daki topraklarını genişletmeye, günümüzde Kamerun'un bulunduğu bölgeye dek Atlantik kıyılarını keşfetmeye ve sömürgeleştirmeye, ayrıca iç ticaret yollarını geliştirmeye yöneldiler.
YIKIM GETİREN 'PÖN SAVAŞLARI'
Kartaca'yı Roma ile çatışmaya sokan da bu hızlı genişleme oldu. Roma, Kartaca'dan daha zayıf olduğu zamanlarda bir tehdit unsuru değildi. Güçlü Kartaca donanması, Batı Akdeniz'de ticaret alanında Roma'yla yapılan bir anlaşmaya uymaktaydı. Ne var ki Kartacalılar Sicilya'yı işgal ettiğinde, Romalar onları yanıtsız bırakmadı. Romalılar bu işgal karşısında boş durmadılar ve güçlü silahlara sahip bir donanma inşa ettiler. 330 gemiden oluşan Roma donanması, deniz savaşlarında bir dönüm noktası yaratacaktı.
Böylece, MÖ 264-241 arasında yaşanan Birinci Pön Savaşı başladı. Askeri taktiklerle süren ilk mücadeleden sonra, Roma bir dizi zafer kazandı ve MÖ 241'de Kartaca'yı mağlup etti. Kartaca bu yenilginin ardından Sicilya'yı Roma'ya bırakmak ve ağır bir savaş tazminatı ödemek zorunda kaldı. Bu savaşı takiben, Kartaca, paralı askerler ödeme talep ettiğinde başlayan bir savaş (MÖ 241-237) nedeniyle büyük bir iç karışıklığa sahne oldu. Sonunda, efsanevi komutan Hannibal'in babası General Hamilcar Barca'nın çabalarıyla Kartacalılar iç savaşı kazandı.
Kartaca hem bu çatışmalardan hem de Roma'nın, Sardunya ve Korsika'daki Kartaca kolonilerini işgal etmesinden dolayı büyük sıkıntılar yaşıyordu. Kartacalıların Roma'ya karşı koyma imkânı yoktu. İspanya'daki toprakları fethederek ve genişleterek ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar; ancak Kartacalı General Hannibal, Roma'nın bir müttefiki olan Saguntum şehrine saldırdığında tekrar Roma ile savaşa girdiler.
İkinci Pön Savaşı (MÖ 218-202), Hannibal İspanya'dan yola çıkıp Alp Dağları üzerinden güçlerini yürüterek Kuzey İtalya'yı işgale giriştiğinde patlak verdi. Hannibal, İtalya'daki Romalılara karşı her mücadeleyi kazandı. MÖ 216 yılında Cannae Savaşı'nda kazandığı zafer en büyüğüydü ama yeterli asker ve malzemeye sahip olmadığından başarıları üzerine yeni bir şey inşa edemedi. MÖ 202'de Kuzey Afrika'daki Zama Savaşı'nda Romalı General Scipio Africanus tarafından yenildi ve Kartaca tekrar barış için masaya oturdu.
Roma'ya tekrar ağır bir savaş tazminatı ödemek durumunda kalan Kartaca, borçlarını ödemeye uğraşırken, komşu Numidya Kral Masinissa'nın (MÖ 202-148) kumandası altındaki saldırıları savuşturmaya çalıştı. Masinissa, İkinci Pön Savaşı'nda Roma'nın müttefiki olmuştu ve Roma tarafından Kartaca topraklarına baskın yapmaya teşvik edildi. Kartaca, Numidya'yla kanlı bir savaşa gitti ve bunu yaparken, Roma ile yapılan ve ordularını seferber etmesini yasaklayan barış anlaşmasını ihlal etti.
Kartaca, Masinissa'nın istilalarına karşı kendini savunmaktan başka çaresi olmadığını biliyordu; ancak Roma tarafından engelleniyordu ve Numidya'ya yeni bir savaş tazminatı ödemesi talep edildi. Roma'ya olan borcunu kısa süre önce ödedikten sonra, şimdi de yeni bir savaş tazminatıyla karşı karşıya kalmışlardı. Roma, Kartaca ve Numidya'nın dahil olduğu sorunlarla ilgilenmiyordu; ancak Kartaca ordusunun ani biçimde yeniden canlanmasını engellemek istiyordu.
Kartaca ise, Roma ile olan antlaşmalarının savaş borçlarının ödenmesiyle sona erdiğine inanıyordu ama Roma aynı fikirde değildi. Romalılar, Kartaca'nın hâlâ Roma iradesine boyun eğmek zorunda olduğunu düşünüyorlardı; durum iyice gerginleştiğinde, yaşlı Roma Senatörü Cato, konu ne olursa olsun, tüm görüşmeleri sona erdirdi, "Dahası, Kartaca'nın yok edilmesi gerektiğini düşünüyorum" diyordu. MÖ 149'da, Roma Senatosu'nda Kartaca'nın tamamen yok edilmesini önerdi.
KANLI BİR SON VE YOK OLUŞ
Roma ve Kartaca arasındaki üç çatışmadan en tartışmalı olan Üçüncü Pön Savaşı, yaşlı Cato'nun ve Roma Senatosu'nun diğer saldırgan üyelerinin meslektaşlarını Kartaca'nın, bölgedeki Roma üstünlüğüne yönelik sürekli bir tehdit olduğuna ikna etme çabalarının sonucunda gerçekleşti. MÖ 149 yılında, Kartaca, Numidya devletine karşı savaş ilan ederek Roma'yla yapılan antlaşmayı bozduktan sonra, Romalılar Üçüncü Pön Savaşı'nı başlatarak Kuzey Afrika'ya bir ordu gönderdiler.
Kartaca, Roma komutasındaki bir değişimden önce iki yıl boyunca Roma kuşatmasına karşı koyan genç General Scipio Aemilianus'u MÖ 147'de Kuzey Afrika cephesinin sorumluluğuna atamıştı. Kartaca çevresindeki Roma tahkimlerini dağıtmasının ardından, Aemilianus, MÖ 146 baharında liman tarafına güçlü bir saldırı başlattı. Yedi gün süren ve binlerce askerin ölümüne yol açan savaştan sonra, Kartacalılar teslim oldular ve Romalılar 700 yıl boyunca hayatta kalan antik bir şehri tam anlamıyla yok ettiler.
Hayatta kalan 50 bin Kartaca vatandaşı köle olarak satıldı. Ayrıca MÖ 146'da, Roma birlikleri Makedonya Savaşları'nda, Makedon Kralı V. Philip'i yenmek amacıyla doğuya taşındı ve yıl sonuna kadar Roma, İspanya'nın Atlantik kıyılarından Yunanistan ve Küçük Asya (günümüzde Türkiye) arasındaki sınıra dek uzanan bir alanda imparatorluklarını inşa ettiler.
Kartaca, Hıristiyanlık büyüdükçe ve Hippo Augustine Roma'ya gelmeden önce orada yaşadığı dönemde tekrar öne çıktı. Kent, Vandalların tekrarlanan saldırılarına karşı zar zor tutunan Bizans İmparatorluğu aracılığıyla Roma etkisi altında yaşamaya devam etti. MS 698'de Müslümanlar, Kartaca Savaşı'nda Bizans kuvvetlerini yendi, şehri tekrar yıktı ve Bizanslıları Afrika'dan sürdü.
Müslümanlar daha sonra yakınlardaki Tunus şehrini güçlendirip geliştirdiler ve bölgenin yeni ticaret ve yönetim merkezi olarak belirlediler. Kartaca kentinin Akdeniz'i yönettiği zamandan kalan ev ve sarayların kalıntılarının yanı sıra diğer kalıntılar hâlâ günümüz Tunus'unda ıssız topraklarda uzanmaya ve önemli bir turistik ve arkeolojik bölge olmaya devam ediyor. Antik Çağ'ın görkemli büyük limanının ana hatları da günümüzde hâlâ görülebilir durumda.
Tarkan Tufan
|