Eğitim sistemimiz ödev odaklı bir hal halince velilerin adeta birer yardımcı öğretmen gibi çalışmaya başladılar. Veliler artık çocuklarının gelişimlerini değil ödevlerini kontrol ediyor! Ve velilerin en büyük kabusu artan ödev yükünün altında kalan çocuklarına destek olmak. Peki anne-babalar bu durum karşısında nasıl hareket etmeli? İşte uzman görüşü...
Ücretsiz Öğretmenler; Anne-Babalar!
Sıklıkla kendinizi, "Söylüyorum, söylüyorum ders çalışmıyor" diye şikayet ederken buluyorsanız büyük ihtimalle büyük bir kriz yaşıyorsunuz. Eğitim sisteminin, size ve çocuğunuza attığı büyük bir kazıkla baş etmeye çalışırken çocuğunuzla ilişkiniz yıpranıyor. Eğitim sistemi sizi yardımcı öğretmen olarak çalıştırıyor üstelik size maaş ödemiyor. Biraz resmin geneline bakıp tekrar ders çalışma ayrıntısına dönelim.
Eğitim programları tekrarlarla, öğrenilmek zorunda olan ağır konularla dolu. Çocukların meslek seçiminden önce pek çok farklı alana dair bilgileri almaları bekleniyor. Çocuğun, hangi yöne devam edeceği tam olarak belli olmadığı olası yönlere dair hazırlıklı olması bekleniyor. Buradaki olası yönler elbette çocuğun ihtiyaçlarına göre değil toplumun ve daha çok sanayinin ihtiyaçlarına göre belirleniyor. Eğitim programlarının aşırı dolu olmasının temel nedenlerinden biri de bu durum.
Programların yoğunluğu okul saatlerinin yeterli olmamasına neden oluyor. Öğretilecek bilginin fazlalaşması çocukların evden uzaklaştırılıp okula götürülmesine neden oldu. Programların ağırlaşmasıyla birlikte 6 saatlik okul saatleri özel okullarda 8 saate çıktı. Bu da yeterli olmayınca çocukların evde ödev yapmaya başlaması gerekti.
Sizlerin, eğitim sisteminin ücretsiz çalışanına dönüştüğünüz yer de tam olarak burası. Sabahları işlerinize gidip akşam eve döndüğünüzde çocukların ödevlerine "yardım etmeniz" yani onları ders çalıştırmanız gerekiyor. Ders çalıştırma süreci dört temel gerekçeyle sıklıkla kabusa dönüyor.
1.Çocuklar okulda geçen sürenin üstüne evde ders çalışmak istemiyor.
Bir anne çocuğunun kendisine "Ben zaten okulda çok yoruluyorum, evde bunları yapmak istemiyorum" dediğini ve çocuğunu nasıl ikna edeceğini bilmediğini söylüyor. Ben de içimden "Ne şanslı bir çocuk, kendini korumayı biliyor" diyorum. Haklı olarak çocuklar, özellikle oyuna yeteri kadar vakit ayrılmayan okullardaki çocuklar, en fazla 10 dakikalık teneffüslerden sonra eve gelip aynı işlere devam etmek istemiyorlar.
2. Çocuklar, anne babasıyla "performans" odaklı bir ilişkiye girmek istemiyor.
Anne-baba çocuğa ders çalıştırırken çocuğun yapabildiklerini ve yapamadıklarını görüyorlar. Çocuklar okulla ilgili yapamadıklarını anne ve babalarına göstermek istemiyorlar. Siz yapamadığınız işlerin patronunuzun önüne serilmesini ve onun size yaptırmayı denemesini ister misiniz? Sağlıklıysanız istememeniz lazım.
3. Anne-baba eğitimci olmadığı için çocuğa nasıl ders çalıştırması gerektiğini bilmiyor.
Anne-baba çocuğun nasıl olup da problemi çözemediğini anlayamıyor. Çocuğunun yapamadığını görmek, aslında "çok basit" görünen bir işi ona yaptırmayı denemek, nasıl yardımcı olacağını bilememek ve çocuğun da anlamamakta "direnmesi" gerilimin artmasına neden oluyor.
4. Anne-baba çaresiz kaldığı için "Ders çalış" yönergesini tekrarlayıp duruyor.
Çaresiz kalan anne-baba sorunu çocuğu sözle yönergeyle sıkıştırarak, öğüt vererek, konuşarak çözme sarmalına giriyor. Sözler işe yaramadıkça gerilim artıyor ve anne babanın sözünün değeri giderek azalıyor.
Böyle bir sarmalın içinde olanlar için bir iki tavsiyem var;
İçinde bulduğunuz gergin sarmalın dışına çıkıp bu gerginliği neden yaşadığınızı sorgulayıp çocuğunuzu ve kendinizi sürüklediğiniz yolu tartışmanızı, hatta mümkünse bu sarmalın dışına çıkmak için çaba sarf etmenizi öneririm. Ödevlerin öğrenme sürecine anlamlı bir katkıları yok!
Çocuğunuz bu derslerle baş etmek zorundaysa en azından ilişkinizi kurtarın. Çocuğunuzu ders çalıştırmayın. Üniversiteye giden bir komşu çocuğuna küçük bir burs vererek ondan bu görevi üstlenmesini isteyebilirsiniz.
Yukarıdaki iki seçenek sizin için uygun değilse ve bütün bunlara rağmen çocuğunuzu ders çalıştırmaya devam etmek istiyorsanız somut bazı önerilere ihtiyacınız var demektir. Birkaç pratik öneriyi aşağıda bulabilrsiniz:
Ders çalıştırmak için söylediğiniz ama işe yaramayan sözleri söylemeyi bırakın.
Mutlaka çocuğunuzun öğretmenine ve okulun psikolojik danışmanına danışın.
Yılda bir gün bile olsa çocuğunuzun ödevini yaptığı, ders çalıştığı bir gün varsa orada işe yarayanın ne olduğunu anlamaya çalışın. Ne oldu da çocuğunuz o gün ders çalıştı? İşe yarayan şeyi yaygınlaştırın.
Ders çalışma sürecinde en çok gerilen ebeveyn, sürecin yönetimini diğer ebeveyne bıraksın.
Ona öğretmeyi denemek yerine onun size öğretmesini sağlayın. Konuşmak yerine onu konuşturun.
Süreyi çok uzun tutmayın. Saatlere yayılan ve ilerlemeyen süreçlerdeyseniz, baştaki önerileri gözden geçirin.
Sakın kıyaslamayın: "Komşunun çocuğu, ablan, ne güzel ders çalışıyor, sen çalışmıyorsun."
Çocuğunuzun öğrenme sorumluluğunu üstlenmesini sağlayın. Sorumluluklarını yerine getirmediği zamanlarda onu korumayın ve davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmesine izin verin.
Öğretmenle konuşup, ödevlerin çocuğunuzun meraklarına göre bireyselleşmesini talep edin.
Ödevlerin her akşam aynı saatte yapılmasını, yani alışkanlığa dönüşmesini sağlayın. O saat dilimini keyifli bir aile ritüeline dönüştürün.
Ders çalışmanın gerçekleşeceği fiziksel ortamı gereksiz uyaranlardan arındırın.
Çocuğunuza yol gösterin, onu kontrol etmeye çalışmayın.
Çok zordaysanız, görev tamamlanana kadar yapılamayacak aktiviteleri belirleyin; oyun oynamak, TV, tablet, komşuya gitmek, bahçeye inmek, sinemaya gitmek...
"Umurumda değil" diyen çocuğun aslında süreci umursadığını, başarısızlık algısıyla baş etmek için "umurumda değil" dediğini unutmayın. "Bizim çocuk umursamıyor" diye sinirlenmeyin.
Ve en önemlisi çocuğunuzla ilişkinizin onun ödevlerinden daha değerli olduğunu unutmayın.
|