85. Burûc Sûresi

Şems sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. Bürûc, burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin...

Başlatan: Asrevya - Güncelleme: 21 Ocak 2023, 02:05:48 - Gösterim: 221

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

85. Burûc Sûresi


Şems sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. Bürûc, burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin edildikten sonra Yemen'de geçmiş bir olaya temas edilir: Yahudi Zûnuvas ve adamları, yahudiliği kabul etmeyen Necran hıristiyanlarını, Hendek içinde yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta olan insanları seyrederler. Bu şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler inançları uğrunda ölmüşlerdir.

وَالسَّمَاء ذَاتِ الْبُرُوجِ ﴿١﴾
1.Ves semâi zâtil burûc(burûci).
Burçlara sahip semaya andolsun.
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ ﴿٢﴾
2.Vel yevmil mev'ûd(mev'ûdi).
Ve vaadedilen güne.
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ ﴿٣﴾
3.Ve şâhidin ve meşhûdin.
Ve şahit olana ve şahit olunana (görene ve görülene) (andolsun).
قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ ﴿٤﴾
4.Kutile ashâbul uhdûd(uhdûdi).
Hendeklerin sahipleri helâk edildi.
النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ ﴿٥﴾
5.Ennâri zâtil vekûd(vekûdi).
(İçi) yakıt dolu ateşin (sahipleri).
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ ﴿٦﴾
6.İzhum aleyhâ kuûd(kuûdun).
Ki onlar, onun (ateşin) etrafında oturmuşlardı.
وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ ﴿٧﴾
7.Ve hum alâ mâ yef'alûne bil mu'minîne şuhûd(şuhûdun).
Ve onlar, mü'minlere yaptıkları şeyleri seyrediyorlardı.
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ ﴿٨﴾
8.Ve mâ nekamû minhum illâ en yu'minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi).
Ve onlardan intikam almaları, Aziz ve Hamîd olan Allah'a îmân etmelerinden başka bir şey için değildi.
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿٩﴾
9.Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey'in şehîd(şehîdun).
O (Allah) ki, semaların ve yeryüzünün mülkü O'nundur. Ve Allah, herşeye şahittir.
إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ ﴿١٠﴾
10.İnnellezîne fetenûl mu'minîne vel mu'minâti summe lem yetûbû fe lehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîk(harîkı).
Muhakkak ki onlar, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmemişlerdir. Artık onlar için cehennem azabı ve yakıcı azap vardır.
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ ﴿١١﴾
11.İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhâr(enhâru), zâlikel fevzul kebîr(kebîru).
Muhakkak ki âmenû olanlar (yaşarken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefsi tezkiye edici amel) yapanlar, onlar için altından nehirler akan cennetler vardır ve işte bu büyük fevzdir (kurtuluş ve şerefli bir ikramdır).
إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ ﴿١٢﴾
12.İnne batşe rabbike le şedîd(şedîdun).
Muhakkak ki Rabbinin yakalaması elbette çok şiddetlidir.
إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ ﴿١٣﴾
13.İnnehu huve yubdiu ve yuîd(yuîdu).
Muhakkak ki O, ilk defa (yoktan var ederek) yaratır. Ve (sonra geri) döndürür.
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ ﴿١٤﴾
14.Ve huvel gafûrul vedûd(vedûdu).
Ve O, Gafur'dur (mağfiret edendir), Vedûd'dur (çok sevendir).
ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ ﴿١٥﴾
15.Zul arşil mecîd(mecîdu).
(O), Arşın Sahibi'dir, Mecid'dir (çok yüce ve şereflidir).
فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ ﴿١٦﴾
16.Fa'âlun limâ yurîd(yurîdu).
Dilediği şeyi yapandır.
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ ﴿١٧﴾
17.Hel etâke hadîsul cunûd(cunûdi).
Sana, o orduların haberi (kıssası) geldi mi?
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ ﴿١٨﴾
18.Fir'avne ve semûd(semûde).
Firavun ve Semud (kavminin ordularının).
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ ﴿١٩﴾
19.Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin).
Hayır, inkâr edenler, tekzip etmektedirler (yalanlama içindedirler).
وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ ﴿٢٠﴾
20.Vallâhu min verâihim muhît(muhîtun).
Ve Allah, onları arkalarından ihata edendir (kuşatmıştır).
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ ﴿٢١﴾
21.Bel huve kur'ânun mecîdun.
Hayır, O Kur'ân, Mecid'dir (yüce ve şerefli Kur'ân'dır).
فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ ﴿٢٢﴾
22.Fî levhın mahfûz(mahfûzın).
(O), Levhi Mahfuz'dadır (merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır).
Değeri Değere Değen Kavrar...

Benzer Konular (5)

5340

Yanıtlar: 0
Gösterim: 235

5385

Yanıtlar: 0
Gösterim: 225

5422

Yanıtlar: 0
Gösterim: 456

5350

Yanıtlar: 0
Gösterim: 240

5398

Yanıtlar: 0
Gösterim: 249

Clicky