Stoacılık Felsefesi

Stoacılık, Epikurosçulukla eş zamanlı fakat ondan çok daha uzun süre etkin olan felsefe okuludur.Kıbrıslı Zenon (İÖ. 344-262) eliyle kurulmuş, yaklaşık olarak İÖ. 300 – MS 200 yılları arasında 500 yıl...

Başlatan: Asrevya - Güncelleme: 11 Mart 2022, 21:18:00 - Gösterim: 528

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Stoacılık Felsefesi


Stoacılık, Epikurosçulukla eş zamanlı fakat ondan çok daha uzun süre etkin olan felsefe okuludur.

Kıbrıslı Zenon (İÖ. 344-262) eliyle kurulmuş, yaklaşık olarak İÖ. 300 – MS 200 yılları arasında 500 yıl sürdürülmüştür.

Eski, Orta ve Geç olmak üzere 3 döneme ayrılır:

Eski Stoa Kıbrıslı Zenon, Kleanthes (İÖ. 331-233), Khrysippos (İÖ. 331-233)
Orta Stoa, Panaitios (İÖ.185-110) ve Poseidonios (İÖ. 135-51)
Geç Stoa, Lucius Anneus Seneca İÖ. 4 – İS. 64) , Marcus Aurelius (21-180) Epiktetos'tan (yaklaşık 50-130) oluşur.

Stoacılığın özlü anlatımlarından biri başa gelen felaketleri soğukkanlı karşılamaktır. Bu bakımdan Stoacılık katlanmayı öğreten felsefe okuludur. Yaşamın karmaşası içinde türlü durumların etkisinde bulunan insan başına gelenler konusunda her zaman etkin olamaz. Elinde olmadan deneyimledikleri kişiye sıkıntı ya da keder getiriyorsa kişi ne yapmalıdır? Stoacılık açısından yapılacak en iyi şey bunlara kayıtsız kalmak ve başına gelenlere katlanmaktır. Burada sözü edilinen türlü istekler peşinde koşup bunların karşılanmamasının getirdiği hoşnutsuzluk değil, bir kişinin bütünüyle isteğinin dışında karşılaştıklarıdır. Hiçbir etkinliği olmadığı durumda birinin başına gelenler ona acı vermemelidir.

Stoacılık açısından doğru yaşam, doğaya uygun yaşamdır. Böylesi bir yaşamın ne olduğunun ortaya çıkarıtılması insan doğasının kendine özgü yanının ne olduğunun açık kılınmasıyla ilgilidir. Bu yüzden Stoacolar insan doğasının neliğini araştırır. Bitkinin doğası beslenmek ve büyümektir. Hayvanın doğası ise beslenme ve büyümeye ek olarak üreme, duyum ve hareketten meydana gelir. İnsan bitkilerin ve hayvanların deneyimlediklerinden farklı olarak akıl taşır. Dolayısıyla insan için ayırt edici doğa aklıdır. Doğru yaşam doğaya uygun yaşamaksa, insana düşen akla uygun yaşamaktır.

İnsanın aklını kullanmasını, düşünerek eylemesini engelleyen yanlar insan doğasına aykırı ve ona uygun olmayan yanlardır. Bu durumda sorulması gereken aklın kullanmasına neyin engel olduğudur. Stoacılara göre ölçüsüz tutkular, arzular, beklentiler vb. insanın aklının kullanmasına gölge düşürür.

Stoacılar açısından doğa, küçük ve büyük doğa olmak üzere iki düzeydedir. Küçük doğa tek tek var olanlara ilişkinken, büyük doğa tüm varlıkların bir arada olma durumudur. İnsan için mutluluk, herkeste bulunan 'daimon'un, kendi küçük doğası ile büyük doğası arasında kurduğu uyumu sağlamasıdır. Bu uyum yetinmesini ve katlanmasını bilmekle ilgilidir. Şimdi başıma gelen bir kötülük hayatın bütünselliği içinde iyiliğe dönüşebilir. Aynı biçimde belli bir bağlam açısından hoşnutsuzluk olarak görülen, başka bağlamlar açısından olumlulukları barındırabilir bu nedenle sabırla başa gelene katlanmak gerekir.

Doğaya uygun yaşamanın bir başka koşulu kendini korumadır. Bu kendini koruma bir iç sevgisi, kendine değer verme ve benlik sevgisi olarak yorumlanabilir. Yaşamın amacı haz duymak değil kendi içsel bütünlüğünü korumaktır. Kimi zaman bütünlüğü korumak acıların, sıkıntıların üstesinden gelmeyi gerektirir. Stoacıların kendini koruma, kendine ve olduğu biçime değer verme, başkasına sevgi ve ilgiyi kapsayacak biçimde genişler. Bu genişleme insanlar arasındaki doğal yakınlık, özdeşleyim üzerinden düşünüldüğünde toplumsal birliktelik için zemin olur.
Değeri Değere Değen Kavrar...

Benzer Konular (5)

Clicky