Psikoloji ve Felsefe Arasındaki İlişki

Psikoloji; yakın bir tarihe kadar insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olarak görülüyordu fakat PET, EEG, CT, MRI, MEG gibi teknikler farklı bilinç durumlarını inceleme olanağı sağlayınca davranışları...

Başlatan: Maui - Güncelleme: 01 Ekim 2022, 00:11:51 - Gösterim: 641

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Psikoloji ve Felsefe Arasındaki İlişki


Psikoloji; yakın bir tarihe kadar insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olarak görülüyordu fakat PET, EEG, CT, MRI, MEG gibi teknikler farklı bilinç durumlarını inceleme olanağı sağlayınca davranışları incelemenin ötesinde davranış ve zihni inceleyen bir bilim halini aldı. Psikoloji insan davranışlarını anlama çabasıyla doğmuş ve  insanları ve yaptıklarının nedenlerini anlayabilmeyi sağlamayı kendine amaç edinmiştir.

Felsefe; belli olayları konu alarak bunların ortaya çıkış nedenlerini açıklamaya çalışan insan zihninin bir çabasıdır. İnsanı ve hayatı anlamaktır. Felsefe olmasa psikoloji kaynağı olmayan bir alan yani cansız bir beden; psikoloji olmasa felsefe bedensiz bir ruh olurdu. Her iki alanda insanların ne yaptıklarını, ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini nasıl anlayabiliriz sorusunun cevabını farklı soru biçimleriyle ya da farklı teknikler kullanarak bulmaya çalışırlar. Her ikisinin temelinde de kendimizi ve diğerlerini nasıl anlayabileceğimiz problemi vardır. 1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında psikolojinin felsefeden kopmasıyla psikoloji ayrı bir bilim dalı haline gelmiştir. Bunun öncesinde filozofların insan doğasına yönelik açıklamalarını ele alacak olursak: Antik Çağ filozoflarına göre ruh, maddeden bağımsız değildir. Ruhu su, hava, toprak, ateş, nefes gibi birer madde olarak görmüşlerdir. Platon'da ruh idelerden oluşurken, Aristoteles ruhu bedenin bir fonksiyonu olarak görmüştür. İç yaşantılar için en uygun yer olarak kalbi göstermiştir. Aristoteles'in bu açıklaması psikolojiyi başlatan ilk açıklama sayılabilir.
     
Psikolojinin ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasını sağlayan olay Wundt'un 1879 'da, Leibzig'de ilk Psikoloji laboratuarını kurmuştur. Yani psikoloji felsefenin katkılarıyla kendi yapısını oluşturmuştur.
   
Psikolojideki kelimelerle tedavi yöntemini ilk kez Sokrates, Platon gibi Yunan Filozofları'nda görülmüştür. Bazı hastalıkların bozulan düşünce süreçlerinden kaynaklandığını fark ederek ve bu hastalıkların konuşarak iyileştirebileceklerini savunmuşlardır; fakat o dönemde bu düşünceler pek de kabul görmemiştir.

Fransız Filozof Descartes sinir sistemi ile davranış arasındaki ilişkiyi açıklamıştır. "Dünya" isimli yapıtında fizyolojik olayların belli psikolojik olaylara nasıl ortam hazırlayabileceğini göstermeye çalışmıştır. Bu çabası Bilimsel Psikoloji'nin gelişmesinde etkili olmuştur. Ayrıca empirizm, pozitivizm, materyalizm gibi felsefe akımlarda psikoloji alanındaki gelişmelere yön vermiştir.

Schopenhauer'un görüşleri de psikanaliz alanında etkili olmuş ve psikanalizin temelini oluşturan "Bilinçaltı " kavramı Schopenhauer'un kullanımıyla aynı anlamda kullanılmıştır. Bilinçaltı: kişinin bilinç düzeyine çıkmayan yaşantı ve dürtüleridir. Schopenhauer'da da bu böyledir. Yani psikanalizin kurucusu Freud, psikanalizin temeline Schopenhauer'in görüşlerini koyarak aklı reddetmiş ruhsal açıklamalara ve bilinçaltının etkisine değinerek kişinin davranışlarının dürtüler ve ruhsal süreçler tarafından yönetildiğini öne sürmüştür. Freud her şeyi cinsellikle açıklamaya çalışır. Rüyaları simgesel bir anlatım olarak görür ve bu simgeleri mutlaka cinselliğe bağlar. Schopenhauer felsefesinde de cinselliğin büyük bir önemi vardır. İki insan arasındaki sevginin sadece üreme isteğine bağlı olduğunu savunmuştur. Yaşam ve ölüm kişinin temel dürtüleriyken yaşam dürtüsü cinselliğin karşılığıdır. Ölüm ise insanın farkında olarak hayatı boyunca yaşadığı bir dürtüdür. Freud ölüm üzerinde fazla durmamıştır; fakat ona göre herkes bilincinde olmadığı bir ölüm isteğine sahiptir. Görüyoruz ki Schopenhauer'in söyledikleri Freud'u etkilemiş ve psikanalizin temeline koyduğu düşünceler halini almıştır.

Freud'u reddedip kendi Analitik Psikolojisi'ni kuran Carl Gustav Jung'da da bu kendini gösterir. Jung'un felsefeden etkilenişi Doğu Felsefe'sine yakınlığıyla başlar. Bilindiği gibi Batı Felsefesi aklı temel alırken Doğu Felsefesi ruhsal yaşamı ön plana alır. Jung'da dünyayı aynı Schopenhauer'daki gibi bir tasarım olarak görür. Yani biz doğarken dünyanın bilgisine sahibizdir. Jung'un psikolojisinde kişinin kendisi ve çevresiyle uyum içinde yaşaması için içsel olanla dışsal olan dengede kalmalıdır. Bu görüş ilk olarak Schopenhauer tarafından ortaya konulmuştur. Dış dünyanın kişinin özgürlüğünü kısıtladığını savunmuştur. Jung aynı zamanda analitik Psikolojisi'nin temelini oluşturan arketiplerde Platon'un idealarından etkilenmiştir. Arketiplerde tıpkı idealar gibi değişmez yapılardır. Felsefenin tarihine bakıldığında psikoloji ile arasında daha pek çok ilişki bulunabilir.

Kerem imza


Deli tarafıma denk gelmeyin, zira orada ben bile hükümsüzüm...

Psikoloji, insan davranışlarını anlama çabasıyla doğmuştur. Grek kökenli psyche ve logos'un birleşiminden oluşur ve sözlük anlamı ruhu öğrenmektir. Ancak psikoloji ruhu öğrenme çabasında değildir. En kısa tanımıyla psikoloji insan ve hayvan davranışlarını inceleyen pozitif bir bilim dalıdır.

Psikoloji ruhu incelemez, ruh hakkında felsefenin aksine spekülatif açıklamalar yapmaya çalışmaz. Psikoloji zihin süreçleri bilimidir. Objektif gözlemlere dayanarak insan davranışlarını açıklar. Oysa felsefe tüm alanlarda olduğu gibi insan doğasına ilişkin yaptığı açıklamalarda da tamamen subjektiftir. Felsefe ve psikoloji arasındaki en önemli ayırımda buradadır.

Felsefe, belli olay gruplarını konu olarak alan ve bunların nedenlerini gözlemek, kendilerine göre meydana geldikleri konuları ifade etmek amacını güden bilimlerden farklı olarak açıklamak, evrensel olay veya fenomeni anlatmak için bu grupların ve onların özel kanunlarının üstüne yükselen insan zihninin çabasıdır

Felsefe, metodlarının ve sistemlerinin ilk maddesini bilimden ve özellikle psikoloji ve psikoloji'ye bağlı olan bilimlerden alır. Felsefe olmasa bilimler, birliği olmayan bir küme, cansız bir bedendirler; bilimler olmasa felsefe bedensiz bir ruh halini alır. Bilimler genişledikleri ölçüde felsefe teorileri sağlamlaşır. Her bilimsel hareket bir felsefi hareketi meydana getirir.
Kerem imza


Deli tarafıma denk gelmeyin, zira orada ben bile hükümsüzüm...

Benzer Konular (5)

4833

Yanıtlar: 11
Gösterim: 4892

6389

Yanıtlar: 0
Gösterim: 456

4264

Yanıtlar: 0
Gösterim: 921

Clicky