Kucaktan inmeyen bebeğin mi var!
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Polikliniği Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak AYIK, bebeklerin sürekli kucağa alınmasına ilişkin sorularınızı yanıtladı.BEBEKLERİ SÜREKLİ KUCAĞA ALMAK YANLIŞ MI? KUCAĞA ALIŞIR SÖYLEMİNİN GERÇEKLİĞİ VAR MI?
Birçok ebeveyn bir bebek beklediklerini öğrendikleri andan itibaren bebekleri için neyin doğru neyin yanlış olduğunu araştırmaya başlarlar. Günlük hayatta hiç sorgulamadıkları, irdelemedikleri rutin davranışlar ve alışkanlıklarını bile yeniden gözden geçirirler. Aslında bu duyarlı ve ilgili ebeveynlerde olmasını istediğimiz güzel bir zihinsel süreç olsa da bazen aşırı boyutlara ulaşarak ebeveynleri yoğun kaygılara sürükleyebilir.
Yeni dünyaya gelen bir bebeğin en temel ihtiyaçlarından biridir ' kucağa alınmak'. Uzun zamandır ana rahminde kendisini güvende hissederken doğum anı ile dış dünyaya ve yeni bir hayata uyum sağlama çabası içindedir. Özellikle bebeğin dünyaya gelişini izleyen ilk dönemlerde hem ebeveynler bebeğe hem de bebek ebeveynlerine alışmaya çalışmaktadır aslında. Ebeveynler bebeğin ne zaman uyuyacağını, ne zaman uyanacağını, hangi ağlamasının ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken; bebek ise ebeveynlerinin onu ne ölçüde destekleyeceğini ve ihtiyaçlarının giderilip giderilmeyeceğini – yani "ebeveynlerine güvenip güvenemeyeceğini" anlamaya çalışmaktadır.
Bebeğin doğumundan sonraki ilk yıllarda ve özellikle ilk 3 yılda anne ve bebek birbirinin aynası gibidir. Eğer bebeğin özel bir gelişimsel sorunu yoksa bebekte veya çocukta görülen problemin çözümünde muhakkak anne ve babanın kişisel değerlendirmeleri, anne - baba iletişimi ve anne - baba tutumları ile ilgili değerlendirmeler de yer almalıdır. Örneğin kaygı düzeyi çok yüksek olan bir anne sakinleşmeyi beceremiyorsa, bu kaygısı onun bebeğiyle olan ilişkisine de yansıyacaktır. Tepkilerini annesine bakarak şekillendiren çocuk, kaygılı olmayı öğrenecektir. Bu nedenle öncelikle ebeveyn kendi kaygısını yatıştırmayı ve sakin olmayı öğrenmelidir.
Yine akıldan çıkarılmaması gereken önemli bir nokta ise her bireyin mizaç özelliklerinin kendine özgü olduğudur. Genel sorular ve genel cevaplardan ziyade her bireyi, her bebeği kendi özelinde değerlendirmek ve mevcut koşullarda çözüm yolları belirlemek en doğrusudur.
Bebekler özellikle yenidoğan döneminde kendisini güvende hissetmek için ebeveynin sıcaklığına ve yardımına gerek duyar. Tüm ihtiyaçlarını ağlayarak ifade eder. Burada ebeveynin görevi bebeğin ihtiyacının ne olduğunu (açlık, temas isteği, rahatlama isteği gibi) anlamak ve ihtiyacı olan uyaranı sunmaktır. Bazen bebeğiniz sadece sizin kokunuzu almak için bile ağlayabilir. Ağlayan bebeğinizi sakinleştirmek ve rahatlatmak için kucağınıza alabilirsiniz. Asıl problem kucağa almak, sarılmaktan ziyade bebeği saatlerce kucakta tutma davranışıdır. Sakinleştirdikten ve ihtiyacını karşıladıktan sonra bebeğinizi yerine bırakabilirsiniz.
Bebeğin her tepkisinde, ne istediğini anlamadan, bebeği hemen kucağa almak ve saatlerce kucakta tutmak, bebeğin kucağa alışmasına ve sakinleşmeyi öğrenememesine yol açar.
Bebeğin yaşına göre de kucağa alınma ihtiyacı değişkenlik gösterir. Özellikle yenidoğan bebekler anne karnından yeni çıkmış, dış dünyaya ve yeni hayatına uyum sağlamaya çalıştığından daha sık temas isterler. Annenin kokusunu almak ister. Bu şekilde kendini güvende hisseder. Bu ihtiyaç sağlıklı bir bağlanma davranışında zamanla azalır. Özellikle 2 yaşından sonra kucağa alma davranışını tedricen azaltabilirsiniz. Çünkü bilişsel-zihinsel olarak bebeğe güven duygusunu sözel ve başka fiziksel temas şekilleriyle de hissettirebilirsiniz. Böylece bebeğiniz kendi kendini sakinleştirmeyi de öğrenmiş olur.
Özetle bebeğinizi kucağa almaktan, onun sıcaklığını hissetmekten ve ona sevginizi göstermekten çekinmeyin. Ancak onun da kendisini sakinleştirmesini öğrenmesine fırsat tanıyın.