6- Yesemek Heykel Atölyesi'nde bilinmeyen bir antik kent UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunan Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi ile bağlantılı ilk defa bir antik kentin kalıntıları keşfedildi.
Eski Önasya'nın bilinen en büyük ve en eski heykel atölyesi ve taş ocağı olma özelliğini taşıyan Yesemek'te, çoğu taslak halindeki yüzlerce heykeltıraşlık eseri ve çeşitli mimari öğeler yer alıyordu. Şimdi ise ilk defa, bu atölye ile ilişkili yaklaşık 200 hektarlık bir alana yayılan bir kentin kalıntıları bulundu. Yüzey bulgularına göre bu kentin tamamlanmadığı ve henüz ayağa kaldırılamadan yarım bırakıldığı düşünülüyor. Yüzlerce heykel taslağı ve ortostat gibi mimari öğenin taşınamadan atölyede bırakılmış olması da bu durumu açıklıyor. Görünen o ki, Hitit İmparatorluğu burada Amanoslar ve Kurt dağları arasındaki "Kuzey Levant Koridoru"nu kontrol eden istihkamlı büyük bir kent projesine girişmişti. Yesemek Heykel Atölyesi ve Taş Ocağı ile bağlantılı olduğu anlaşılan kent, henüz yeni ve çok önemli bir keşif. Yapılacak çalışmalarla daha fazla bilgi edinilmesi umuluyor. Yesemek'teki araştırmalarla ilgili sonuçların yayın çalışmaları yakın zaman içinde yayınlanacak.
Yüzey araştırması başkanı: Prof. Dr. Atilla Engin
5- Hatay'da 3.400 yıllık Akadça çivi yazılı tablet Aççana Höyük, eski Alalah kentinde yürütülen kazı çalışmalarında, MÖ 14. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen, idari nitelikli Akadça çivi yazılı bir tablet bulundu.
Mitanni hakimiyetinin sonu ve Hitit yönetiminin bölgeyi kontrolü altına alması arasındaki zaman dilimine tarihlenen tablette, metinde adı verilmeyen bir "kraldan" da bahsediliyor. Mitanni'nin çöküşünden Hititlerin I. Şuppiluliuama döneminde bölgenin hâkimiyetini kazanmasına uzanan zaman dilimi içerisinde (yak. MÖ 1400-1350) yaşananlara dair veri sunan yazılı belgeler oldukça eksik. Aççana Höyük 2020 yılı kazılarında bulunan bu tablet ise, söz konusu döneme ait olması nedeniyle son derece önemli bir bulgu. 3.400 yıllık tablette bir krala yapılan ödemeler ile ilgili bilgiler yer alıyor, ancak bu kralın kim olduğu ve ismi bilinmiyor. Filolog Doç. Dr. Jacob Lauinger tarafından okunan tabletin stratigrafik, bağlamsal ve kronolojik göstergelerini kapsayan yayınların yakın zaman içinde tamamlanması bekleniyor.
Kazı başkanı: Doç. Dr. Murat Akar
4- Karahan Tepe'de ana kayaya oyulmuş heykel başı Göbeklitepe gibi Şanlıurfa'da yer alan Karahan Tepe'de, ana kayaya oyulmuş heykel başı ve ritüel alanları keşfedildi.
Şanlıurfa'da, Göbeklitepe'ye yaklaşık 35 kilometre mesafede yer alan ve şimdiye kadar 250'den fazla dikilitaşın tespit edildiği Karahan Tepe'de bu yıl yapılan kazılarda, ana kayaya oyulmuş yapılar bulundu. Bu yapılardan birinin içinde ise yine ana kayaya oyulmuş 50 cm çapında bir heykel başı bulundu. 2020 yılı kazı çalışmalarında ortaya çıkan buluntular arasında başka insan imgeleri de yer alıyor. Karahan Tepe bu yönleriyle Göbeklitepe'den aşina olmadığımız, çok bilinmeyen bu dönemin başka yönlerini de yansıtan önemli bir yer olmaya aday. Burada yapılacak kazıların, çevredeki Göbeklitepe ve benzeri yerleşmelere dair bazı soruları da yanıtlaması bekleniyor.
Kazı başkanı: Prof. Dr. Necmi Karul
3- Kuzey Kıbrıs kıyılarında gizemli Antik Mısır çapası Kıbrıs'ın kuzey kıyı şeridinde, üzerinde Antik Mısır hiyeroglifleri bulunan 3.200 yıllık bir çapa gün yüzüne çıkarıldı.
Bir stelden çapaya dönüştürülme işlemi, hieroglif yazıların koruma ve apotropaic güce sahip olduğuna inanıldığından, bu dönemin bir uygulamasıydı. Üzerinde bulunan yunus, kuş, skarabe ve benzeri işaretler, herhangi bir fırtınada mürettebatı ve gemiyi koruyucu güce olan inancı temsil etmekteydi. Suriye Tipi tek delikli taş çapa olan bu çapa, Geç Tunç çağına yani yaklaşık olarak MÖ 1200'lere tarihlendiriliyor. Çeviriyi yapmaya başlayan bilim insanları, ilk incelemelerde Mısır Firavunu II. Thutmose'nin ismini, Girit, Levant ve Nubia gibi yerlerin yanı sıra "Büyük Mavi" yani Akdeniz'den bahsedildiğini açıkladı. II. Thutmose hanedanı, kısa sürmesinden dolayı çok az bilgi sahibi olduğumuz bir firavundu. Detaylı belgeleme, tercüme ve konservasyon çalışmaları büyük bir heyecanla devam ediyor.
Proje ve bilimsel başkan: Doç. Dr. Müge Şevketoğlu
2- Aydın'da Anadolu'nun en iyi korunmuş amfitiyatrosu Aydın'ın Nazilli ilçesinde yürütülen yüzey araştırmalarında, sık ağaçlarla kaplı bir alanda, gözlerden uzak bir amfitiyatro keşfedildi.
Mastaura Antik Kenti'nde, oldukça sağlam şekilde toprak altında duran yapı, Anadolu arkeolojisi için büyük bir önem arz ediyor. Çünkü Anadolu'da bu tarz iyi korunmuş bir amfitiyatro binası şimdiye kadar bilinmiyor. Gladyatör dövüşleri, vahşi hayvan dövüşleri gibi kanlı gösteriler yapılan amfitiyatrolar eski çağda çok az kentte inşa edilmiş anıtsal yapılardı. Günümüzden yaklaşık 1800 yıl önce, Roma İmparatorluk Dönemi'nde inşa edilen Mastaura Amfitiyatrosunun temizlenip, ortaya çıkarılması için çalışmalar başlatıldı. Halen devam eden çalışmalarda ağaçlar ve çalılar temizlendikçe 100 metre genişliğe, 20 metre yüksekliğe sahip anıtsal bina ortaya çıkıyor.
Yüzey araştırması başkanı: Doktor Öğretim Üyesi Sedat Akkurnaz
1- Konya'da bilinmeyen bir Demir Çağı krallığı Konya'da yapılan yüzey araştırmalarında, şimdiye kadar bilinmeyen bir Demir Çağı krallığı keşfedildi: "Ben büyük kral Hartapu!"
Konya'daki Türkmen-Karahöyük'te sürdürülen yüzey araştırması sırasında, sulama kanalında MÖ 8. yüzyıla ait Luvice yazılar olan büyük bir taş bulundu. Yazıtta, "Ben büyük kral Hartapu, Muska ülkesini işgal ettiğim zaman başka krallar tarafından saldırıya uğradım. Fırtına tanrısı ve diğer tanrıların yardımıyla diğer bütün kralları yendim!" yazıyor. Aslında Hartapu, daha önce yedi farklı yazıttan da adını bildiğimiz bir kral. Ancak hangi krallığı yönettiği tam olarak bilinmiyor. Henüz krallığın adını bilmesek de, bu keşif büyük bir önem taşıyor. Bugüne kadar Hartapu'nun, Tarhuntassa'nın kralı olduğu düşünülüyordu, ama Konya'daki bu yeni keşifle birlikte, bunun artık mümkün olmadığı anlaşıldı.
Yüzey araştırması direktörü: Dr. Michele Massa ve Dr. Christoph Bachhuber
|