Adalet Nedir? Adalet Kavramı Hakkında By: Lucifer Date: 09 Mayıs 2022, 09:14:32
Adalet Nedir?
Herkese hakkı olanın verilmesini öngören ahlakî ilke.
Toplum örgütlenmesinde malların, hakların ve görevlerin veya şereflerin aril-metİkbölüşiiJmesincadaletiııyerine getirilmesi denir. Adalet herkesin yeteneğine ve toplumda oynadığı role uygun olarak dağıtıldığı zaman doğru dağıtılmış kabul edilir. Aynı zamanda, neyin doğru, neyin yanlış (ya da haklı veya haksız) olduğunu karara bağlamak da adalet olarak adlandırılır. Bu, ya haksızlığa uğrayanın (mağdur) zararını telafi etmek, ya da haksızlık yapanı cezalandırmak suretiyle yerine getirilir.
Genel anlamda "adalet" kelimesi, hükümran devletin kendi uyrukları arasındaki uyuşmazlıklar! veya anlaşmazlıkları kanuna göre bir hükme bağlama işiyle ve toplum aleyhine tutumları olan yurttaşları kanunlar temelinde engelleyici tedbirler alma İşiyle uğraşan belli bir güvenilir organa bırakma fonksiyonu olarak anlaşılır. Bu anlamda adalet terimi, "yargı gücü"nü ifade eden diğer kelimelerle karıştırılır. Çünkü modern toplumlarda adalet hem bir faaliyet (adalet dağıtma faaliyeti) olarak, hem de bir teşkilât (bir ülkedeki mahkemeler ve yargı görevlileri) olarak algılanır.
Aynı zamanda siyasî adaletten de bahsedilmektedir. Bir anlamda bülün adalet siyasîdir. Çünkü adalet ister islemez toplumun örgütlenme biçimini yansıtır. Fakat terimin özel anlamı bunun dışında şekillenmiştir: Bir ülkenin siyasî iktidarına verilecek zararları karara bağlayacak şekilde adlî organların uzmanlaşması. Siyasî adalet, siyasî kişiliklere karşı olduğu kadar siyasî rejime ve onun unsurlarına karşı İşlenen suçlara da yönelmiştir.
Filozoflara Göre Adalet
Adalet kavramı tarih boyunca farklı şekillerde tanımlanmış olup filozoflar ve düşünce adamları konu hakkında değişik fikirler ileri sürmüşlerdir. Adalelin yerine getirilmesi ancak adaletsizliğin ortaya çıkması sunucudur. İlk anlamında adalet, insanların birbirlerine nasıl davranacaklarını Öngören kuralları gözönüne alma ve uygulamayı, yani 'haklar1 ve görevleri kapsar. Bu İki kavram Aristoteles'in Et/ıics'indc sistematik biçimde ele alınmıştır.
Platon tarafından açıklıkla, Aristoteles tarafından da belirsiz biçimde gösterildiği gibi (içine örfü de alacak şekilde geniş tutulduğunda) kanun, olduğu şekliyle ve nasıl olması gerektiğİyle anlaşılmalıdır. Platon kanun yönetiminden çok bilgelerin (filozofların) yönetiminden yana olduğunu belirtir. Çünkü kanun herkes için en soylu ve en adil olanı anlayamaz ve böylelikle en iyiyi uygulayamaz. Platon Devle'te insanın tabiatına mükemmelen uygulanabilen bir adalet kavramı geliştirir. Bu adalet, aklın kullanılmasıyla keşfedilebilir. Aristoteles doğal ve uziaşımsal (İtibarî) adalet ayrımını yapar birincisi evrensel, ikincisi ferdî durumlara mahsustur. Bu ikisi çatışınca doğal adalete müsaade etmek itibarî adalete düşer.
Devletle Platon, adaleti itidal, bilgelik ve cesaretle birlikte dört aslî erdemden biri olarak zikreder. Adalet denetleyici ve düzenleyici erdemdir. Adil kişi, ihtirasları akılla denetlenen, kendisini disipline edebilmiş kişidir. Stoacılar için, Platon için olduğu gibi adalet akılla bulunabilen ve yürürlükteki kanun ve Örfün üzerinde bir şeydir. Akıl sahibi bir varlık olarak insan, kendi tabiatı hakkında düşünmekle nasıl davranacağını anlayabilir. Plaioıı'dan farklı olarak Stoacılar her insanın tabiî kanunun farkına varıp ona uyma konusunda eşit oldukları görüşündedir. Roma kanun koyucuları bu görüşten etkilenmişler ve kölelik kurumunun tabiî kanunla ve tabiî adaletle çeliştiği görüşünü belirtmişlerdir. Bu görüş Kilise Babaları tarafından devralınmıştır. Hobbes ise farklı bir adalet kavramı öne sürmüştür Bir akit, bir sözleşme yapılmışsa onu bozmak adalet dışı bir şeydir. "Adaletsizlik söz verip yapmamaktır ve adaletsiz olmayan herşey adildir. Böylece yeni dünyada tabiî adalet kavramı sarsılır.
Hume adaleli, "sunî erdem" olarak adlandırır. Ne insan tabiatında ne de sözleşmede adaleli ihdas edecek kurallar bulamayız. Faydacılar adalet kelimesini aynı anlamda, yani adalelin insanların uzlaşmasından doğduğu anlamında kullanıyorlardı. "Adalet fikri iki şeyi varsayar: Bİr davranış kuralı ve bu kuralı tasdik edecek bir duygu." (J.S.Mill)
Adalet bugün de herkese hakkım vermek ve doğruyla yanlışı birbirinden ayırmak anlamlarında kullanılmakla birlikte devletin bu görevini yerine geürecek kamu teşkilatlan farklı biçimlerde olmaktadır. Genelde adalet hizmetleri siyasî ve idarî otoritenin kumanda alanının dışında bağımsız kurumlar şeklinde düşünülmektedir. Devlet ve fert açısından adalet farklı anlamlar taşımaktadır. Devlet İçin adalet, kanunların yapımında ve hak ve görevlerin dağıtılmasında belli kişileri veya zümreleri ötekilere üstün tutmadan vatandaşlara aynı hakları vermesini ve aynı görevleri yüklemesini ifade eder. Fert için ise vatandaşların mümkün olduğu kadar birbirinin hakkına uymaya mecbur bırakılmasını ifade eder.
İslam toplumlarında adalet kavramının toplu misal siyasal hayat içerisinde işgal ettiği yerin kendine Özgü bazı niteliklere sahip olduğu görülüyor.
İslam'da Adalet Kavramı
Arapça bir kelime olan "adalet", adi kökünden türemiş ülup bir şeyi yerli yerine koymak demektir. Adalet, zulmün karşıtı bir kelime olarak çoğunlukla "Hak" ile eşanlamlı biçimde kullanılır.
İslam toplumlarında adalet kavramının toplu msal-siyasal hayat içerisinde işgal ettiği yerin kendine özgü bazı nitelikleri olduğu görülüyor.
İslam toplumlarında adalet terimi, insanın Allah, toplum, canlı varlıklar, maddî tabiat ve diğer insanlarla ilişkilerinin mahiyetini ve dayanacağı temel ilkelerin doğru tespiti için belirleyici bir kriter olarak tanımlanır. "Hukuk" kelimesinin tekil hali olan Hakk'la yakın İlişkisi, insan ve toplum hayatını düzenleyecek temel kuralların doğru tespitiyle ilgilidir. Bu etimolojik ve ıstılahı tanım, adalet kavramının çeşitli din ve hukuk sistemlerine göre izafi (görece) bir anlama sahip olabileceğini gösterir. İslam, sosyal, ahlakî ve entellektüel özellikleri yanında hukuk alanında da, kendisinin getirdiği temel ilişki ve kurallar toplamının adaleti ifade ettiğini savunur. Görece bir tanım olsa da bu, adalet kavramı ve olgusunun tanımda meşru ve anlaşılabilir olabileceğini gösterir. Buna rağmen Kur'anî terminolojide adaletin salt hukukî olmaktan öte, daha geniş anlamlarda kullanıldığını tespit etmek mümkündür: Söz gelimi, eksiklik ve fazlalık bakımından aşırılığa karşı orta yolu tutup korumak; hakka niyet, doğruluk, eşitlik gibi.
İslamİyetİnkutsalkitab'ı adalet olgusuna tevhid, İman, İslam, takva, salih amel ve ibadet kadar önem verir. Hatta Kur'an'a göre bütün ilahî öğretiler son tahlilde İnsanlar arası ilişkilerde adaleti tesis etmeye yöneliktir. Adil olmayan bir ilişki ve tutum, tanım gereği Allah'ın rızasına ve İslam'a uygun değildir. Çünkü Allah herşeyden evvel, bir şeye hüküm verildiği zaman adaletle hükmedilmesini ister. (Nahl; 90) Anlaşmazlığa düşen iki topluluk arasında (Hucurat; 9), insanlar arasında vuku bulacak anlaşmazlıkların giderilmesinde (Nisa; 58), her türlü borç, vade, alışveriş, ticaret ve şahitlikte (Bakara; 282), kadınlara karşı takınılacak tutumun belirlenmesinde (Nisa; 129) adalet, hukukun koruması ve hayata geçirilmesi için vazgeçilemez bir ilkedir.
Yine İslam'a göre kişiyi veya grupları adaletten saptıran ana faktör, kişi veya grubun kendi istek ve tutkusunu ön plana geçirmesi (Nisa; 135) ve Allah'ın gösterdiği şekilde karar vermeyi ihmal etmesidir. İlahî hukukun ön gördüğü İlke, kural ve hükümlere riayet, adaletin tecellisinin mümkün olan tek yolu ve teminatıdır.
Bu anlamda diğer hukuk sistemlerinde olduğu gibi İslam hukukunda da adaletin anahtar terimi konumunda olduğu söylenebilir.
[RIGHT]Ali BULAÇ
[/RIGHT]