9 Şubat Atatürk Günlüğü By: Asrevya Date: 27 Mart 2022, 21:39:27
1936 - Atatürk'ün, Ankara'dan İstanbul'a gelişi.
1934 - Atina'da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında "Balkan Paktı" imzalandı.
İmzalanan paktın maddelerinde, Arnavutluk ile Bulgaristan'ın da ileride pakta katılmalarını sağlayacak bir esneklik getirildi.
Atatürk'ün, öğleye doğru İsmet Paşa'nın köşküne gelişi, daha sonra Dışişleri Bakanlığı'na giderek Tevfik Rüştü (Araş) Bey'le görüşmesi.
1934 - Balkan Pact signed between Turkey, Greece, Yugoslavia, and Romania.
1933 - Nazire Hanım, Türkiye güzeli seçildi.
1932 - Atatürk'ün, akşamüstü otomobille Edirnekapı, Nişantaşı taraflarında bir gezinti yapması.
1931 - Türk İktisatçıları Cemiyeti ilk toplantısını yaptı.
1925 - Kars mebusu Halit Paşa, daha önce tartıştığı Afyon mebusu Ali Bey (Çetinkaya) tarafından TBMM'de vuruldu.
1924 - Atatürk'ün, Lâtife Hanım'la beraber İzmir'den hareketle Ayasluğ harabelerini, Kuşadası ve Söke'yi ziyareti, Söke'de Türkocağı'nı hizmete açması.
1923 - Atatürk'ün, Lâtife Hanım'la beraber saat 17.00'de Balya'dan Edremit'e gelişi, gece şerefine fener alayı düzenlenmesi.
1921 - I. İnönü Muharebesi. İnönü Zaferi.
1921 - Turkish forces win the First Battle of İnönü.
The First Battle of İnönü was part of the Turkish War of Independence, fought in January 1921, near Eskişehir.
1920 (8-9) - Kuvay-ı Milliye birlikleri, Urfa'ya girdi.
Fransızlar, Maraş'tan çekilmeye ve Adana bölgesini boşaltmaya başladı.
Kuvay-ı Milliye'nin Fransız işgalindeki Urfa'yı kuşatması.
Atatürk'ün, Heyet-i Temsiliye bildirilerinin en uzak köylere kadar ulaştırılması hakkında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şubelerine telgrafı: "...Memleketin hayat ve devamlılığının söz konusu olduğu bugünlerde Heyet-i Temsiliye tarafından yayımlanan her türlü bildirinin Merkez Heyetleri tarafından köylere kadar yayılması bir vatan vazifesi olduğundan buna son derece önem verilmesi özellikle tavsiye olunur." [Kocatürk]
1919 - Süleyman Nazif'in kaleme aldığı ''Kara Bir Gün'' başlıklı makale...
Hadisat Gazetesi'nde Süleyman Nazif'in Fransız generalinin davranışını yeren ünlü yazısı.
Süleyman Nazif'in cesur isyanı: Kara Bir Gün
Süleyman Nazif'in ''Kara Bir Gün''ü yayınladığı sırada, İstanbul basını işgalcilerin sansürü altındaydı. ''Hadisat'' gazetesi ne yapıp etti ve yazıyı sansürün gözünde kaçırarak gizlice basmayı başardı. ''Kara Bir Gün'', sonradan hem basın hem de İstiklál Savaşı tarihimizin en meşhur makalelerinden biri olacaktı.
İşte, ''Hadisat'' gazetesinde 9 Şubat 1919 günü yayınlanan makalenin günümüz Türkçesiyle tam metni:
''Fransız generalinin dün şehrimize gelişi dolayısıyla bir kısım vatandaşlarımız tarafından yapılan gösteriler, Türk'ün ve İslam'ın kalbinde ve tarihinde sonsuza kadar kanayacak bir yara açtı. Aradan asırlar geçse ve bugünkü hüznümüz ve bahtsızlığımız sevince ve mutlu bir talihe dönse bile, yine bu acıyı hissedecek ve bu hüzünle üzüntüyü çocuklarımıza ve soyumuzdan gelecek olanlara nesilden nesile ağlanacak bir miras olarak terkedeceğiz. Almanya orduları 1871 senesinde Paris'e girdikleri sırada, Büyük Napolyon'un zaferlerini kutlamak için dikilmiş olan zafer tákının altından geçerlerken bile Fransızlar bizim kadar hakaret görmemişti.
Ve bizim dün sabah saat dokuzdan on bire kadar hissettiğimiz üzüntüyü ve azábı duymamıştı. Çünki ''Fransız'' námını taşıyan her kişi, çünki yalnız Hristiyanlar değil, Yahudi Fransızlarla Cezayirli Müslümanlar, o millî matem karşısında aynı keder ve utanç ile ağlamış ve kızarmışlardı.
Biz ise millî varlıklarının ve dillerinin devamını bizim álîcenaplığımıza borçlu olan bir kısım halkın hay-huy şamatasıyla bu aziz matemimize en acı hakaretlerin birer tokat şeklinde atıldığını gördük. ''Buna müstehak değildik'' diyemeyiz. Müstehak olmasaydık, bu felákete düşmezdik. Her milletin hayat sayfalarında birçok talihler ve bahtsızlıklar vardır. Fransa Kralı Birinci Fransuva'yı Şarlken'in zindanından kurtarmış ve koca Viyana şehrini defalarca kuşatmış bir ümmetin kader defterinde böyle bir kederli satır da gizli imiş. Araplar'ın güzel bir sözü var: 'Isbır feinne'd-dehre lá yesbır' (Sen sabret, çünki zaman sabretmez) derler'.